Header ads

Header ads
BU DESiFREYi OKUMAK iCiN .RESME TIKLAYIN KONU ARSiViNDEN DE BULABiLiRSiNiZ
» » » » PERiNCEK 10 YIL ÖNCE KENDi KENDiNi Mi DESiFRE ETTi???


DOGU PERiNCEK VATAN PERVER NUMARASIMI YAPTI

YILLARCA YOKSA;BU ERGENEKONDA CIKAN SEYLERIN

YALAN OLDUGUNUN ISPATI ASAGIDAKi YAZIMDAMI

YOKSA ;BU ADAMI YOK MU EDECEKLER



Merak ettim, baktım. Son günlerde bahsedilen PKK'ya silah sevkiyatını AYDINLIK gazetesi 10 sene önce yazmış. PERİNÇEK ve İşçi Partisinin PKK'ya giden silahlardan bilgisi olduğu bu haberden anlaşılıyor...

Aydınlık gazetesi 6 Aralık 1998 tarihli ve 594 sayılı kapak haberinde, "Devletin en yüksek kurumlarının PKK'ya silah satışını saptadığını ve silah ticareti ile ilgilenen görevlileri isim isim belirlediğini" bildirmiş.

Açıklamayı 3 Aralık 1998 tarihinde Doğu PERİNÇEK'in yardımcısı, İşçi Partisi Genel Başkan Vekili Hasan YALÇIN, İP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında yapmış. Hasan YALÇIN, PKK'ya silah satan bir örgütlenmenin, devletin en yüksek kurumları tarafından açığa çıkarılıp soruşturulduğunu açıklamış. Ancak "devletin en yüksek kurumlarının" hangi kurumlar olduğu belirtmemiş.


(Not: resimlerin üstüne tıklayarak büyültebilirsiniz)


İP Genel Başkan Vekili Hasan YALÇIN, "Devletin en yüksek kurumları, Susurluk'la ortaya çıkan özel örgüt'ün PKK'ye silah sattığını saptadı. Özel örgüt'ün silah ticareti ile ilgilenen görevlileri isim isim belirlendi. PKK'ye silah satış faaliyetinin başında CIA-MOSSAD ekibi bulunuyor. Soruşturma devam ediyor" demiştir.

YALÇIN şu hususlara da değinmiştir:

"Soruşturmanın dayandığı istihbarat raporlarına göre, başlangıçta örgüt, Suriye devletine de silah satıyor. Bu silahların PKK'ye gittiği ortaya çıkınca ilişkiyi perdelemek için diğer kanallar kullanılıyor. Silah ticaretine aracılık yapanlar arasında MED TV’nin finansörleri de bulunuyor. Bunlar için "eroin ve silah tüccarları" deniliyor.

PKK'ye ve çeşitli bölge ülkelerine silah satışını planlayan ve koordine eden ekibin başındaki kişi emekli Amerikalı General Harry "Heinie" Aderholt, General Richard Secord ve Albay Tom McGravey. Söz konusu ekip, MOSSAD şeflerinden David Kimche ile birlikte çalışıyor.

Susurluk olayıyla ortaya çıkan özel örgüt'ün, PKK ile silah ve uyuşturucu ticareti yaptığı artık devlet belgelerine geçmiş bulunuyor."

Evet, tipik PERİNÇEKvari bir Aydınlık haberi... Burada belirtmediğimiz detaylarda her zamanki gibi, içinde oldukları bir faaliyeti başkalarına yükleme çabası bulunuyor.

Acaba, 10 yıl sonra "sanığı" olarak yargılanacaklarını bilseler bu haberi yayınlar mıydılar?







ACI gerçek


ABDULLAH Öcalan, örgütünü avukatları aracılığı ile İmralı’dan nasıl yönetiyor?
Bu rezalete kimler, niçin göz yumuyor?

Kafamdaki bu soruları devletin bu konuda
en üst düzeyde yetkililerinden birine sordum.

Verdiği içten ve samimi yanıt şöyle:

‘Biz daha önce bu adama göz yumduk ve kendisini kullandık.
Çünkü ölümden korkuyordu. Son derece evhamlı ve korkak biri.

Bizim telkin ve teşviklerimizle İmralı’da devletten yana mesajlar veriyordu.
Örneğin sınırlarımız içerisindeki PKK’lıları bir süre Kuzey Irak’a çektirdi.

Fakat olaylar öylesine gelişti ki, adam kontrolden çıktı.
Palazlandı, moral kazandı. Mesajlarını özgürce verebildiğini anlayınca

yön değiştirdi.

Şimdi ensemizdeki AB baskısıyla hiçbir şey yapamıyoruz.
Ayrıca bu konuda devletin ilgili birimleri arasında büyük bir boşluk ve

iletişim kopukluğu var. Sizin yazdıklarınız tümüyle doğru.

Kimse ne yapılacağını bilmiyor ve ilgili makamlar -hepimiz- olanı biteni seyretmekle yetiniyoruz. Durum ne yazık ki böyle.’

Öcalan’ın İmralı’dan verdiği gazla, Güneydoğu’da her gün şehitler veriyoruz.

Sıra vali konaklarının basılmasına geldi!...

Ve net sonuç: Bu konuda ne yapılması gerektiği, hükümet tarafından bilinmiyor.

Ya da biliniyor ama AB korkusundan sessiz kalınıyor.


Her ikisinin utancı da Türkiye Cumhuriyeti’ne ait!


Yazıklar olsun.










Önce size, eski bir MİT görevlisince yazıldığı anlaşılan ve bir İnternet sitesinde yayınlanan, aynı zamanda e-mail ile bize de gönderilen bir yazıyı olduğu gibi sunuyorum

Dikkat ederseniz "bir MİT görevlisinin yazdığı ifade edilen"


gibi muğlak bir ifade kullanmıyor, "bir MİT görevlisince yazıldığı anlaşılan" gibi kesin ifade kullanıyoruz. Nedenini yazıyı okuduktan sonra yapacağımız yorumda bulacaksınız.

"Atasagun’un MİT’inde neler oluyor?


Milli İstihbarat Teşkilatı’nın değişik kademelerinde alnımın akı ile görev
yapmış bir kişi olarak bu mektubu size gönderiyorum.

Bilgilerin bulunup değerlendirilmesi adına yapılan araştırmalarda,
teknolojik ve insan faktörlü kaynakları kullanarak çalışmalar

yapmanın zorluğu yanında, bilginin yerinde ve zamanında
kullanılmasını bilmek, istihbaratçılığın özünü oluşturur.
Bu açıdan bakıldığı takdirde, yaptığınız çalışmalarınızdan

dolayı, öncelikle sizleri kutluyorum. Çünkü, kimsenin cesaret
edemediği konulara, büyük bir özveri ve güvenle ve tamamen
belgeye dayanarak çok önemli bir işi başarıyorsunuz.

Son günlerde, MİLLİ İSTİHBARAT TEŞKİLATI’nın
basında-gazetelerde manşet olacak kadar zafiyete düşürülmesi adına hareket

eden SayınŞenkal Atasagun ve ekibinin yaptıkları, akl-ı selim her kesim tarafından
tepkiyle karşılandığı gibi, bir eski çalışan olarak beni de derinden yaralamıştır.

Bu ekibin yaptıklarının Türk halkı tarafından bilinmesinin vaktinin geldiği ve
hatta geçtiğini düşünerek bu mektubu kaleme aldım.
Verdiğim bazı bilgilerin, teşkilatın sır olarak niteleyeceği

hususlar olsa bile, bu konuların bilinmesi halinde, sayın
müsteşar ve ekibinin ne denli bir hıyanet içinde oldukları ancak görülebilecektir.

Türkiye’nin can damarı konumunda olan kurumlar içinde de,
diğer devlet kurumlarda olduğu gibi, çürük insanlar elbette çıkacaktır.
Fakat, bu tür kurumları hiçbir zaman esas hedef almadan , hatalı olanın
kurumun içindeki kişilerin olduğunun, bastıra bastıra ifade edilmesi gerekir.
Çünkü askerimizin ve diğer kurumlarımızın yara alması, bu tür çürük
insanların ve onların bağlı olduğu değişik ekiplerin daha çok menfaatine olacaktır.

Bu can damarı kurumlarından birisi, yaptığı iş gereği belki de en önemlisi,
Milli İstihbarat Teşkilatı’dır. Uzun yıllar görev aldığım, müsteşarın en yakınında dahi
-ne yazık ki- görev aldığım bu kurum içinde, üzülerek söylemek gerekirse yazdığınız
konulara yakın problemler ve kişiler bulunmuştur ve halen de bulunmaktadır.
Ben sizlere, kesinlikle MİT teşkilatını küçük düşürmek ve uzun bir dönem
görev yaptığım kurumumdan çok kötü olarak bahsetmek istemem.
Çünkü, görev yaptığım yıllar içinde, mesai arkadaşlarım içinde vatansever
insanların varlığı beni hep heyecanlandırmıştır. Esas problem, teşkilatın başında
müsteşar olarak 6 yıldır görev yapan Şenkal Atasagun Bey ve onun çıkar
ilişkili ekibidir.

MİT, Türkiye’mizin çıkarları adına, ulusal ve uluslar arası düzeyde haber
toplama faaliyeti yürüten, bunu belli çalışma prensipleri
(derlediği haberleri ulusal çıkarlar için kullanması, haber toplamada
insan unsurunun nitelikli olması ve nitelikli insanlardan güç alması gibi)

doğrultusunda yapması gerekirken, ne yazık ki kötü yönetim sayesinde,
yıllardan beri ülke menfaatleri için bırakın faydalı olmayı, büyük bir tehlike
oluşturmaya başlamıştır.

MİT, kurulduğu ilk yıllardan itibaren, bir türlü sivilleşme ve atılım adına faaliyetlerini yapamamıştı. Sönmez Köksal’ın başlattığı sivilleşme ve yenilik çalışmaları,
Sayın Şenkal Atasagun’un göreve gelmesiyle (veya getirilmesiyle), tekrar
eski günlerine, hatta daha farklı bir konuma düşürülmüştür.

Adeta bir plan dahilinde çalışmalar yapılarak, teşkilat tamamen ülke menfaatleri
aleyhinde, iş yapmayan, müsteşarın saltanatını sürdürdüğü bir kurum yapısına kavuşturulmuştur.

Şenkal Atasagun ve ekibinin yaptığı bu icraatları!!! sizlere sıralamak istiyorum:

1- Teşkilat, müsteşarın özel sayılabilecek gayretleri sonucu insan kaynaklı

haber toplama faaliyetlerinden uzaklaştırılmıştır. Burada yaşanan eksiklikler,
ne yazık ki, diğer servislerle kurulan ilişkilerde elde edilen bilgilerle giderilmeye
çalışılmıştır. En son İstanbul’da cereyan etmiş Sinagog ve HSBC

bombalamalarında, istihbarat zaafının ne denli had safhaya ulaştığını,
en tehlikeli radikal bir grubun hakkında bile istihbarat yapılmadığının
görülmesi, teşkilatın düşürüldüğü acınacak hali gözler önüne sermiştir.

Fakat ne acıdır ki, bilgi alışverişi yapılması gereken her servis toplantısında,
kendi güvenlik makamlarımıza bile vermekten imtina ettiğimiz bilgiler
büyük bir rahatlıkla diğer servislere verilerek, vatana ihanet
edilmiş ve edilmektedir. Verilen bunca bilginin karşılığında ise somut olarak

hiçbir şey elde edilememiş, teşkilat bir kısım servislerin haber toplama aparatı haline getirilmiştir. Çok gizli addedilen bilgilerin verildiği bu servislerde,

kendi ülkemizde, güvenlik kurumlarımız arasında (Emniyet Gen. Müd. gibi)
bu bilgileri kendi istihbaratlarının ürünü gibi göstererek kullanmış ve istedikleri
operasyonları rahatlıkla yapabilmişlerdir. Normal şartlarda verilen bilgilerin en
küçüğünün bile formel olmayan yollardan ilgili servislere aktarılmasının tespiti
durumunda vatana ihanetten yargılanacak insanlar, mutlak güçleri ve
denetimsizlik sayesinde makamlarında oturdukları yerden istedikleri
her şey verilmiştir

2- Haber toplama ve değerlendirme sıfırlanmış, yapılan birkaç güzel
operasyonla işler idare edilir hale getirilmiştir. Şenkal Atasagun’un, MGK,
Cumhurbaşkanlık ve Başbakanlık makamlarına yaptığı arzlar standart hale
gelmiş, bir önceki arzda kullanılan ifadelerin değişimi bile düşünülmemiş,
mükerrer vakalar yeniden işlenmiş, Apo'nun bir servis tarafından tespiti

yapıldıktan sonra, paketlenip, kiralanmış bir uçağın içine kadar teslim edilmesi,
Sakık'ın yakalanması gibi operasyonlar, Müsteşarın ve ekibinin etkisinin olmadığı
halde onların başarısı olarak lanse edilerek, başta Cumhurbaşkanımız,

uzun bir dönem sayın Ecevit, kısacası hem siyasi hem de askeri kesim
uyutularak bazı siyasi çevrelerin istismarına müsaade edilmiştir.

3- Sayın Şenkal Atasagun, göreve geldiği günden itibaren dünyanın
bir çok ülkesine geziler düzenlemiş ve oradaki servis başkanlarıyla
güya-görüşmeler yapmıştır. Fakat yapılan bu görüşmelerde gündeme

getirilen konular, verilen bilgi ve belgeler açıklık kazanmamış, en yakınında
olan bizlerin-başkan, daire başkanları- dahi bilgisi olmamış, akabinde bu

geziler formel raporlarla geçiştirilmiştir.

Teşkilatın, satın alınan ve uzak menzillere rahatlıkla seyahatler düzenleyebilecek
kapasitedeki uçağı, müsteşarın keyif ve eğlence mekanı olmuştur.
Gidilen ülkelere yapılan seyahatlerin getirisinin ne olduğu, yapılan
operasyonlar ve toplanan bilgilerle ortadadır.

Teşkilatın çalışma prensiplerinden dolayı, bu geziler hakkında
teşkilatın bağlı olduğu başbakanlık makamına dahi bilgi verilmesi
söz konusu olmadığından dolayı, gezilerin hangi ülkelere yapılacağı
sadece Şenkal Beyin kararıyla olmaktadır.

Dünyada görülecek hiçbir ülke bırakmayacak şekilde gezen müsteşarın,
sadece bu gezilere harcadığı masrafların ortaya konulması bile, dünyada
Şenkal Beyden daha rahat yaşam süren bir idarecinin olmadığını göstermesi
adına bir fikir verir.

4- Personel, özgüven ve çalışma azminden bilinçli ve sistematik
bir şekilde soğutulmuş, vatan-millet için çalışma duygusu ve özveri
yok edilmiş ve insanlarda “biz zaten filanca servislerin uydusuyuz” anlayışı
oluşturulmuştur.

Bölgelerde çalışan haber toplayıcı personel başta olmak üzere, gittiği
bölgeye bağlı olarak yılını tamamlama ve yıllar içinde kimseye problem
olmadan sadece günlük rutin işlerini yapıp, Müsteşarlığın bulunduğu riyaset
makamındaki Müsteşar ve ekibine şirin görünmek için bölgesel hediyeler taşıyan,
başarının değil de sadece bu ekibin adamının olunması halinde terfi edilmesi
gibi etkenler, çalışmanın tamamen durduğu bir teşkilat yapısını oluşturmuştur.

5- Gizli servis çalışanlarının istifa etmesi önemli bir olaydır.
Oysa teşkilatımızda onlarca insan istifa etmiştir ve halen bu devam etmektedir.
Son dönemde, personele değer verilmediğini hissettiren uygulamalar,
çalışmalarda merkeziyetçi yaklaşımlarla inisiyatifin tamamen bölge ve

personelden alınarak asli görevlerin yerine getirilmesinin önlenmesi,
bürokratik yük gibi engellemeler sayesinde çalışmaların önü kapanacak
tarza (kasten ) getirilmiştir.

Ülkemizin sayılı üniversitelerden mezun olmuş teknik veya meslek memuru
statüsündeki yetişmiş bu insanlar , birer birer istifanın eşiğine getirilmiştir.
Bu kadar yüksek oranda olan bu istifalar, Şenkal Beyde en ufak bir tepki
oluşturmamış, –ayrılan ayrılsın, kalan bizimdir- düşüncesini dahi ifade ederek,
istifalar adeta teşvik edilmiştir.

6- Sayın Müsteşar, Almanya'ya kimlik kartı ile iltica eden MİT personeli ile
ilgili gelişmeleri gizleyip, bu olaydan sonra dahi, son döneme kadar, diğer
personelin kimlik kartlarını değiştirmekle ilgili çalışmalarda dahi bulunmamıştır.
Bu kimliğin, diğer servislerin veya illegal örgütlerin eline geçmesinin ne kadar
sıkıntı doğuracağı muhakkaktır.

7- Gizli servislerde çalışan insanların maddi ve manevi tatmin edilemediği
durumda, kendilerine verilen gücü illegal olarak kullandıkları görülen bir durumdur.
Bu problem bizim teşkilatımız içinde söz konusudur.

Teşkilat hakkında bilgilendirme ve tanıtım amacına yönelik açılan www.MİT.gov.tr

adlı sitede personelin özlük hakları hakkında verilen bilgiler, kuru bir yalandan başka
bir şey değildir.

Sayın Müsteşarın göreve geldiği günden itibaren, teşkilatın yeniden organize
edilmesinde hep görev verdiği şahsı, çıkarları adına kullanamayacağını anlayınca
görevden alıp, yüksek koruma gerektiği halde Araştırma Planlama Koordinasyon
–APK- birimi kurarak teşkilatın dışına iterek girişini yasaklayacak kadar şartları
zorlayarak emekli edip, emekli olduktan sonrada Şenkal Atasagun'un adamları
tarafından

kapısının önünde adeta mesaj verir ve öç alır gibi dövdürüp hastanelik etmiş,
akabinde de başkan seviyesindeki bu mesai arkadaşını kendi haline terk ederek
hiçbir yardımda bulunmamıştır. MİT mensupları, can korkusundan dolayı haklı
olarak artık sokaklarda dolaşamaz, kırsal operasyonlara çıkmaz, hatta ailesi ile
birlikte dahi bir yere gidemez hale getirilmiştir.

Kendisine alternatif olarak gördüğü herkesi devre dışı bırakmada mahir
olan ve aşırı kin tutma özelliği bulunan sayın Atasagun, önemli bir bölge
başkanı olan mesai arkadaşını dahi, “Teşkilatın iktidarlı Bayan Başkanı”
basına deşifre edecek kadar hırslı bir yapısı vardır. İşe yaramaz hale getirme
veya zorla emekli yapma müsteşarın devamlı kullandığı metod olmuştur.

8- Türkiye şu anda ciddi bir şekilde diğer servislerin ve onların ajanlarının akınına maruz kalmıştır. Bu konu ülkemiz için büyük problem olarak görülse bile, müsteşarlık makamı bu konu hakkında hiç bir faaliyet düşünmemiş ve operasyon yapmamıştır.

9- Teşkilatın geneline yayılmış ahlaksızlıkta diğer bir problem olarak karşımıza çıkmıştır. Alkolün etkisiyle kendinden geçerek, barlarda bildiği bütün bilgileri anlatan ve sonrada
alkol komasına giren personellerin durumu, Müsteşarın teşkilatı nasıl sıkıntılı bir
hale getirdiğinin bir göstergesidir.

Hatta, teşkilat içinde yapılan bazı hareketler ahlaksızlık sınırlarını dahi aşmıştır.
Personelini, pavyona zorla götürüp orada alem yapan, yabancı uyruklu kadınlarla
yaşayıp, bu uğurda arabasını dahi satıp yaşantısına devam eden müdürlerin
varlığından haberdar olup, yine kurumda çalışmasına göz yuman bir müsteşarın

konumu tartışılır hale gelmiştir. Personelin kullanması için açılan havuz, idari
işlerden sorumlu başkan tarafından bir kaç saatliğine kapatılmış, sıkılmadan,
MİT mensubu bayanları zorlayarak alem yapmıştır. Bu olayın mesai içerisinde
olması da, teşkilat içerisinde bazı makam ve güç sahibi insanların ne kadar rahat
olduklarını bizlere göstermiştir.

Bu olayda, Sayın Müsteşar tarafından kapatılarak sayın başkanımız isine
emekliliğine kadar devam etmiş, sayın Müsteşarımızın hiç tepkisi görülmemiştir.
Sadece 2 bayan, müsteşarın ekibinden tanıdıkları olmadığından dolayı, günah
keçisi olarak, zorla ve istekleri dışında tayine tabi tutulmuştur. Sekreterine
sarkıntılık eden ve hatta tecavüze yeltenen, ses kayıtlarıyla belgelenen,
sonrada korkutarak uzun süre

buna devam eden Şenkal Beyin yardımcıların durumları, normal hale gelmiştir.
Güvenli olması yönüyle açılan ve değişik olaylarda kullanılan gizli evler, müdür
ve başkanların harem evleri haline gelmiş, buralarda seks partileri verilmiş, evlerin
güvenliği teşkilat dışından kadınların getirilmesi nedeniyle tehlikeye düşmüştür.

Görevli olarak yurt dışına kısa sureli çıkan müdür ve başkanlar, beraberinde
götüreceği personel seçiminde, gönül eğlendirme on plana çıkmıştır.

10- 4 Şubat 2002 tarihinde olan son olayda artık bu sıkıntıların doruk noktası
olmuştur. Müsteşar yardımcısı Cevat Beyin özel kalemi olan ve eski Müsteşar
yardımcısı Miktad Alpay beyin yeğeni olan M.

adlı şahıs önce sekreterini tabancasıyla öldürmüş, arkasından kendisi intihar etmiştir.
Teşkilatın örtülü ödenek kasasının takibini yapan M. Bey ile sekreter bayanın
arasında meydana gelen problemden Cevat Beyin ve Müsteşarımızın haberi

olmasına rağmen, bu sorunu kendi aralarında çözmelerini istemiş dışarıya
sızmamasını emretmiştir. Bu kadar önemli bir makamda böyle bir problemin
varlığı bilindiği halde nasıl olurda ilgili şahısların aynı görevde devam
ettirilmiş olması enteresandır.

11- Bütün bunlara rağmen sayın müsteşarımız, hiç bir şey yokmuş gibi
yaşamını devam ettirebilmektedir. İstanbul Bölge başkanlığına tahsis edilmiş
Kanlıca da bulunan devlete ait bir villayı bir talimatnameyle alarak, müsteşarlık

makamına tahsis etmiştir. Tabii buna en çok sevinende Sayın müsteşarın eşi
İnci Hanım olmuştur. Bu villaya yapılan tadilat ve tefrişat masrafı tam 800 milyarı
bulmuştur. Teşkilat personelinin, islerini daha iyi yapabilmek için istedikleri cüzi
paralar kriz nedeniyle geri çevrilirken, bir dönem oturduğumuz koltuklar ve
makam, tarihi özellik taşırken, diğer servislerin kullandığı teknik cihazları MİT
mensupları sadece filmlerde görürken, binalarımız tamamen dökülürken,
emniyet ve diğer güvenlik güçlerimizin yaptığı operasyonları sadece basından
takip eder duruma gelmişken, müsteşarımızın yaptığı bu kadar büyük ve gereksiz
harcama herkesi şaşkına çevirip çileden çıkarmıştır.

Hatta İnci Hanımın İstanbul'a geldiğinde kullanabilmesi için yine bölgenin
değişik amaçlarla kullandığı 2 Jeep hanfendiye (teşkilattaki kullanımı ile)
tahsis edilmiştir. Bölgelerin yapacağı önemli faaliyetlerin sekteye uğraması
veya tamamen ortadan kalkması, sayın Atasagun için hiç önemli görülmemiştir.

İnci Hanımın genel durumu da içler acısıdır. Aşırı alkole olan bağımlılığı, kumara olan düşkünlüğü, Hanfendinin küçük köpekleri için bir devlet memurunun
görevlendirilmesi, havuza köpeği ile girdikten sonra havuzun suyunun
değiştirilmesi teklifi karşısında –benim köpeğim buradaki herkesten daha
temizdir- sözü başka bir şey anlatmaya sanırım gereksinim bırakmaz.

12- Teşkilat bünyesinde toplanan ve personelin ihtiyaçları anında kullanılma
amacına yönelik paralar, yaklaşık 4 trilyon TL, Müsteşar ekibi tarafından
yok edilmiştir. Hatta intihar hadisesi sonrası, ilgili şahsın piyasaya olan

borçlarının kapanması için, personelden başka amaçlar adı altında para
toplanmak istenmiş, personelin gerçeği öğrenmesi ile birlikte büyük problemler
yaşanmıştır.

13- İstanbul Pendik-D. mevkiinde bulunan bir arsa, (personelin güvenliği
gereği ada-pafta bilgilerinin detayını vermek istemiyorum) müsteşarın bilgisi
dahilinde, çok uygun alınarak kooperatif binalar yapılmış, daire başına
7 500 000 000 (Yedi Milyar Beş Yüz Milyon) TL ödenerek sahip olunmuştur.

Bu dairelere, başkan ve müdürler yakın akrabalarını da katarak 3-5 daire sahibi
olmuşlardır. Bu kadar ucuz maliyetle yapılan bu evler, bütün bölgelerde

MİT gücünü kullanarak ucuz arsa kapatılması furyası başlatmış, Sayın Müsteşar
ve ekibi gayrı mülk zenginleri haline gelmiştir.

14- Oyakbank eski genel müdürü olan Coşkun Ulusoy ve bir siyasi partinin
halen başkanı olan birisi ile üvey akrabalıkları olduğu bilinen, İstanbul’un yeraltı
kesimiyle karanlık irtibatları olan bir başkanımız Sayın Atasagun ile beraber

hareket ederek, illegal operasyonlar planlayıp icra etmişlerdir. Hatta faili
meçhul cinayetlerin dahi bu ikili tarafından yapılarak, baraj inşaatları adeta
bu ekibin mezar arazisi haline getirilmiştir. Bu operasyonların içerik ve işlenişi

hep sır olarak, ne yazık ki hafızalarda kalacaktır. Yakın dönemde olan
bu cinayetlerin açığa çıkartılması isteniyorsa, bu şahıs veya şahısların hayatları –
yaptıkları irdelenerek ancak açığa çıkartılabilir.

15- Teşkilata personel alımı da ayrı bir araştırma konusudur. Başkanların,
özellikle müsteşara yakın ekibin çocukları için, teşkilata personel olarak
girme çok kolaydır. Mezun oldukları yüksek okulları hep bursla kazanmış

olmasına rağmen, girişlerde aranan yabancı dilden başarı bu başkan çocuklarında bulunmamasına rağmen, ne yazık ki teşkilata sınav sonucu giren personelin
% 50 i, Şenkal Beyin başkanlığı döneminde hep başkan akrabalarından olmuştur.

Kalan % 30 ise, muhakkak teşkilatta bir şekilde tanıdık bularak veya
bir üst rütbeli subayın referansıyla girebilmektedir. Özetle Sayın Atasagun'a
yakın olan MİT personelinin çocuklarının, teşkilata, özellikleri-mezun olduğu

okulu-yabancı dil veya dilleri bilmesi ile girmek mümkün görünmemektedir.

Ne yazık ki, teşkilatımızın geleceği getirilen askerlik şartı nedeniyle bir yere girememiş,
en son yaşı gereği bari bu konuma gireyim diyen başkan çocuklarına emanet
edilir hale gelmiştir.

16- Teşkilat çalışanlar için yapılan güvenlik tahkikatında ne kadar hassas olunduğu muhakkaktır. Aynı hassasiyetin, teşkilat içinde iş yapacak özel şirketlere de
uygulanması da elzemdir.

İstihbarat servislerinde, temizlik işlerini yapacak personel, şubelerde rahatlıkla
hareket ederek iş yaptıklarından dolayı bu şahısların konumları çok önemlidir.
Temizlik firması çalışanları, MİT personeliyle karşılaşma yoğunluğu olması

nedeniyle, rahatlıkla dışarıya bu personelin durumları hakkında, binaların
yerleşik düzeni hakkında ve en önemlisi zaman içinde bazı gizli bilgilere

rastlantı veya özel gayretleriyle ulaşmaları mümkün olmasına rağmen,
sırf eski başkanlarımızdan olan Nuri Gündeşin olduğu bilinen bir temizlik
firmasına, bütün temizlik işleri ihale edilmiştir.

Müdürünün bile kullandığı aracın Hummer Jeep olduğunu söylenirse,
yapılan iş karşılığı yapılan ödemenin ne denli büyük olduğu görülebilir.
Bu şahısların sözleşmeli olarak personel olması söz konusu iken, dışardan
bu işi bir temizlik şirketine yaptırmanın mantığını anlamak oldukça zordur.
Bunun bir izahı


bulunsa bile, bu şirketin güvenlik tahkikatındaki seçiciliğin özenli olması muhakkaktır.
Ne yazık ki, son dönemde bölge başkanlıklarının, riyasetin temizlik işleri için seçilen

şirkette ve çalışanlar hakkında değişik şaibeler bulunmasına rağmen, bu şirkette karar
kılınması, akıllara “acaba sayın müsteşar ve ekibinin bu firmayla olan bağı nedir”
diye soru gelmektedir.

Yukarıda anlattığım olaylar, Sayın Müsteşarın, teşkilatı bitirme adına yaptıklarının
sadece bir kesiti hakkında bilgi verebilir. Geçmişte yaşadığımız bütün olaylar
kaleme alınması halinde, problemin büyüklüğünün birkaç kat daha büyük olduğu
görülecektir.

Denetimsiz olan ve elinde mutlaka yakın bir güç bulunduran kişilerin ya da
kurumların dejenere olması gibi, Milli İstihbarat Teşkilatı da, Sayın Atasagun'un

yaptıkları sayesinde dejenere olmuş, ihtirasları için, siyasi çıkarları için, adeta
kontrespiyonaj büyük bir operasyon düzenleyerek, üzülerek söylemek gerekirse
başka servislerin çalışanı gibi hareket ederek, MİT adeta başka ülkelerin
hesabına işler hale gelmiştir.

Bütün bu sorunların önüne geçmek için, öncelikle teşkilatı bilinçli olarak
bu hale getiren bu düşünce sahibinin değiştirilmesi ve yerine gönlünde
Türkiye sevgisi taşıyan, çağın koşullarını bilen, personel yönetiminden
anlayan, güçlü iradeli bir yöneticinin getirilmesi çözüm önerimin birinci aşamasıdır.
Sonrası ise dışarıdan bir denetim organı aracılığıyla denetlenmesidir.

Saygılarımla

Not: Bu bilgilerin halkımız tarafından bilinmesi ve teşkilatın idaresinin değişmesi temel amacımdır. Bu durumda konumumun sıkıntıya girmesi söz konusu olsa bile
emekli olmuş birisi olarak ilgili insanlardan bu şekilde hesaplaşarak daha
rahat uyumak istiyorum.
Şimdiden yaptıklarınız ve yapacaklarınız için teşekkür ederim.”

Eski bir MİT görevlisi"


Şimdi gelelim bu mektup ile ilgili yorumlara;

Evet, yukarıda da belirttiğim gibi bunu yazan eski bir MİT görevlisi.
Zira bu bilgilerin bir kısmından benim de haberim var.

Yazıyı yazan büyük bir olasılıkla 7.nci maddede bahsi geçen ve bir zamanlar Şenkal Atasagun'un sağ kolu olan eski Operasyon Başkanı Engin olabilir.

Nedeni bilinmez, sonra araları fena halde bozulmuştu. Şenkal onun hakkında "
Deprem yardımını zimmetine geçirmek ve eski eser kaçakçılığı yapmak"

suçlamasıyla soruşturma açtırmış ve görevinden alarak APK (Araştırma
Planlama Koordinasyon) Başkanlığı emrine verdirmiş, daha
önce karargah binalarında görev yapan APK Başkanlığını da teşkilat

karargahının dışına
çıkartmıştı. O da Şenkal'ı çeşitli yolsuzluk ve mesleki hatalarla suçlamıştı.
Yanılmıyorsam konu Başbakanlık müfettişlerince soruşturuldu.

Anlaşıldığı kadarıyla kavga o kadar büyümüş ki sonunda Şenkal'ın adamları
Engin'i dövüp hastanelik etmişler.

Engin, ben henüz ABD'de görevdeyken Ankara Bölge Başkanıydı.
Devamlı olarak benim yakınlarımı takip ettiriyordu.
Bir keresinde takipçiler oğlumun çoğunlukla birlikte gezdiği yakın bir arkadaşını
sıkıştırıp bir güzel dövdüler. Demek bu işler sırayla. Etme-bulma dünyası..

Aldığım duyumlara göre bu günlerde Şenkal'ın vurmalı-kırmalı işlerini
has adamları Kaşif ve Ender yürütüyormuş. Herhalde ikisi de çok başarılı
çalışıyorlar ki başkan yardımcılığına terfi etmişler!..

Kaşif bildiğiniz malum kişi. Hani şu etrafına, beni Amerika'dan
kelepçeleyip getireceğini söyleyen, Atasagun tarafından yabancı
istihbarat servislerine "Bin Ladin'i yakalayabilecek tek kişi" olarak

takdim edilen meşhur kişi. Ender ise ismi Kemal Horzum ile anılan bir
müsteşar yardımcısının damadı. Şimdi bütün önemli operasyonları
bunlar yürütüyorlarmış!...

9.ncu maddede bahsi geçen yüzme havuzu skandalının
kahramanı eski İdari İşler Başkanı Cengiz Metin.
Bu Cengiz Metin'in ilk olayı da değil. Bölge Müdürlüğünden beri birkaç
kez bu tip taciz olayında başrol oyuncusu oldu. Ahlaki zaaflarına
rağmen tıkır tıkır terfi ederek Başkanlık seviyesine kadar geldi.

MİT'ten emekli olanlara (benim gibi zorunlu emekli edilenler hariç)
bir hizmet belgesi ile şilt verilir. Herhalde Cengiz Metin'e de
"Milli İstihbarat Teşkilatı'nda uzun yıllar feragat ve fedakarlıkla

çalışarak Milli Görevimize katkıda bulundunuz.
Bu verimli çalışmalarınız, geride kalan mesai arkadaşlarınız tarafından
daima şükranla anılacaktır.

Yeni yaşantınızda Teşkilatımız mensupları adına sağlık,
mutluluk ve başarılar dilerim. Şenkal Atasagun, MİT Müsteşarı" yazılı
Hizmet Belgesi verilmiştir. Tabii ki verilecek. Havuz başında fedakarca
ve verimli bir şekilde mesai yapmak kolay iş mi?

Aynı maddede "Sekreterine sarkıntılık eden ve hatta tecavüze yeltenen,
ses kayıtlarıyla belgelenen, sonrada korkutarak uzun süre buna devam eden
Şenkal Beyin yardımcısı" şeklinde bahsi geçen kişi bazı gazetecilerin
tabiri ile MİT’in efsanevi ikinci adamı Miktad Alpay.

Hani şu MİT'in Başbakan için hazırladığı Susurluk raporunun arasına
Fethullah Gülen'in adını da sokuşturuveren ünlü MİT'ci.
Bu günlerde, bir zamanlar küfür ettiği kişilerle diyalog kurup,

kıl payı ile kaybettiği MİT Müsteşarlığını yeniden elde etmek çabasındaymış.
Biliyorsunuz tam müsteşar olacakken "Alevi" olduğu söylentisi ile müsteşarlığı
Atasagun'a kaptırmıştı. Aleviliğini bilmem ama

Ermenilik konusunda bir bağlantısı var mı, araştırılsa daha isabetli olur derim.


Eski bir MİT görevlisinin mektubundan,

Şenkal'ın da bu tip işlere bulaştığı gibi bir yanlış bir anlam çıkabilir.

Doğrusunu söylemek gerekirse onun bu tip işlerle hiç ilgisi yoktur.

Onun hayatındaki tek kadın eşidir.

Ben onların arasındaki münasebeti aynen Sayın

Bülent Ecevit ile Rahşan hanım arasındaki münasebete benzetirim.

Tabii ki bazı ufak farklar var.

Rahşan hanımın daha kültürlü olduğu, lükse değil de politikaya düşkünlüğü,

Bülent Bey'in duygusallığı ve şairliği gibi...

Bülent bey eşi istedi diye nasıl af çıkarttı ise, Şenkal da eşi istedi diye villa tefrişine devletin 800 milyar parasını harcamıştır. İnci isteyecek de Şenkal yapmayacak mümkün mü?

Biz bu lüks ve villa düşkünlüğünü daha önce İnci Sultan Köşkü başlıklı

yazımızda yayınlamış, 11.nci maddede bahsi geçen Kanlıca'daki villadan da

bahsetmiştik.

KÖSK



İnci Sultan'ın küçük köpeği ile havuza girdikten sonra havuzun

suyunun değiştirilmesi teklifi karşısında "benim köpeğim buradaki

herkesten daha temizdir" sözünü hiç yadırgamadım. Tam ona

uygun bir tarz. Ne MİT'teki insanlara ne de Türk insanına hiç tahammülü yoktur.

Köpeğe sadece havuz değil, MİT'e ait uçakların da tahsis edildiği anlatılıyor.

Nasıl lüks yaşam ama. Sanki petrol zengini Arap Şeyhi, Hilton otellerinin varisi

mübarekler...

Eski bir MİT görevlisinin mektubunda geçen konuların çoğu hakkında bilgimiz var.

Ancak 6.ncı maddede bahsi geçen "Almanya'ya kimlik kartı ile iltica eden

MİT personeli" ile ilgili gelişmeleri yeni duyuyoruz.

Birçok rezalet gibi gizlenen bu olay, Atasagun devrinde teşkilatın

ne hale geldiğinin açık bir belirtisi.

Keza 12.nci maddede bahsi geçen 4 trilyon TL ile 13.ncü

maddede bahsi geçen İstanbul Pendik-D.

mevkiindeki kooperatif konusunu da bilmediklerimiz arasında.

Gerçi bu MİT'de kooperatifçilik işi yeni bir şey değil.

Senelerdir gittikçe yozlaşan bir şekilde mevcut.

14.ncü maddede bahsi geçen Oyakbank eski genel müdürü olan

Coşkun Ulusoy ve bir siyasi partinin halen başkanı olan birisi ile üvey

akrabalıkları olduğu bilinen, İstanbul’un yeraltı kesimiyle karanlık

irtibatları olan MİT başkanının kim olduğunu tahmin edebiliyorum.

Ancak yanlış yapmamak için isim vermeyeceğim.

Bu maddede önemli bir iddia var. Atasagun ve MİT Başkanı cinayetlerle suçlanıyor ve baraj inşaatlarının bu faili meçhul cinayetlerin mezarlığı haline geldiği söyleniyor. Eğer bunlar doğru ve ise Şenkal'ın pek az kalan müsteşarlık saltanatından sonra başı bir hayli ağrıyacak demektir. Daha görevdeyken hakkında bu kadar şikayet varsa, ayrıldıktan sonra neler çıkar neler...

Yeraltı ile karanlık ilişkiler denince, son günlerde sahte pasaportla yurtdışına kaçan Alaattin Çakıcı'nın Beşiktaş Kulübü ile bağlantısı akla geliyor. Basında yer alan haberlere göre Alaattin Çakıcı'ya yurtdışı vizesi için gereken BJK evrakını yakın dostu olarak bilinen Menajer Sinan Engin sağlamış. Acaba koyu bir Beşiktaşlı olan Şenkal Atasagun'un da bu düzenlemeden bilgisi var mı?

Biliyorsunuz MİT'te Çakıcı ile ilk teması kuran ve yine son olarak Çakıcı'yı Fransa'da yakalanmadan önce operasyonel faaliyetlerde kullanan Şenkal Atasagun'dur. Kim bilir belki de bir süre önce Atasagun'un MİT'in İstanbul Beşiktaş Serencebey'deki Sosyal Tesislerde Beşiktaş Kulübü yöneticilerine verdiği olağan dışı yemekte bu konu da konuşulmuştur!..

16.ncı maddede bahsedilen hususlar tam bir facia. Gizli teşkilatın temizlik işleri özel bir firmaya bırakılmış. Hem de kime? Teşkilatın en şaibeli eski mensubu Nuri Gündeş'e. Oldu olacak teşkilatın güvenlik işlerini de Gündeş'e verseydiniz de dört dörtlük olsaydı.

Nuri Gündeş'in ortağı olduğu ve finansal işler ve müşteri ilişkilerinden sorumlu bulunduğu Panter isimli şirket, 1996 yılında kurulmuş, güvenlik sektöründe faaliyet gösteren ve 3 ortaklı bir şirket. Aynı ortaklar 2000 yılında Pantem isimli bir temizlik şirketi de kurmuşlar. Temizlik şirketini, ortaklardan biri olan ve uzun yıllar turizm alanında çalışmış bulunan 1952 doğumlu, Nuri Can İzgi yürütüyor.

Panter ve Pantem şirketleri İntergen Enerji, Elit Residance,

İzmir Büyükşehir Metrosu, Gima ve Endi mağazaları gibi kuruluşlara

hizmet veriyorlar.

Ayrıca Nuri Gündeş’in Panter Güvenlik Şirketi, Büyük Klüp,

İstanbul’daki mason locaları gibi yerlerin güvenliğini de sağlıyor.

Yakın tarihte bombalanan İstanbul Yakacık’taki

Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası’ da buna dahil.

Muhalif yazı ve beyanatları ile tanınan ve 'Amerikan Müdahaleciliği'

isimli kitabı aleyhine İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi’nce açılan

davayı izlemeye İstanbul'a gelen Amerikalı filozof ve dilbilimci

Noam Avram Chomsky'i de Nuri Gündeşler korumuş.


Atatürk Hava Limanı’nda sanatçı Şanar Yurdatapan ile Mısır

Çarşısı’ndaki bombalama olayında adı geçen Pınar Selek'in karşıladığı

Chomsky'nin gelişinde Panter Şirketi'nin genel koordinatörü ile

Sabah Gazetesinin yaptığı söyleşi bir hayli ilginç.

Gündeş'in şirketinin nasıl bir düşünce yapısında olduğunu göstermek

açısından bu söyleşiyi aynen veriyoruz:

Şirketinizin başında bir dönemin en ünlü istihbaratçısı Nuri Gündeş var.

Gündeş şimdi "bölücü" yaftası yapıştırılan Chomsky'yi koruyor. Bu bir tezat değil mi?

Eskiden yaptığımız meslekler bitiyor ve bizler yeni işlere başlıyoruz.

Chomsky bir düşünür. Hakkında açılan davalar bizi ilgilendirmez.

- Peki Apo'nun İmralı'daki koruma görevi size verilse kabul eder miydiniz?

Duygularımız buna izin vermez. Olukla kan akıtmış bir adamı hiçbir

güvenlik şirketi korumaz.

- Duygularınız nerede başlar?

Devlete, millete ihanet etmiş kişi ve kurumlara karşıyız.

- Mafya? Alaattin Çakıcı'yı korur musunuz? Ya da Susurluk sanıklarını?

Mafyanın bizim korumamıza ihtiyacı yoktur. Çakıcı'yı korumam.

Ama Korkut Eken, Ayhan Çarkın ve İbrahim Şahini can-ı

gönülden korurum. Devletin sahip çıkmadıklarına ben sahip çıkarım.

Bu insanlar kahramandır.

MİT'in temizliği, Susurluk'a sahip çıkan bir zihniyete teslim edilmiş.

Bilmem başka bir şey söylemeye gerek var mı?

MİT gibi devletin önemli bir organının temizlik işleri,


çok düşük ücretlerle vasıfsız personel çalıştıran kar amaçlı


özel temizlik şirketlerine bırakılamaz.


Bu MİT'in her türlü güvenliğinin sabote edilmesi demektir.

Temizlik işlerinin sözleşmesi MİT'in İdari İşleri tarafından

yerine getirildiğine göre, havuz skandalının neden örtbas edildiğini,

eski İdari İşler Başkanı'na neden bir işlem yapılmadığı şimdi daha iyi anlayabiliriz.


MİT gibi milli bir kuruluş, bu kadar denetimsiz, başıboş ve keyfi idareye de bırakılamaz. Aksi, Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenliğine tahminlerin üstünde zarar verir.


Yetkililer, vakit geçmeden bir an önce tedbir alıp gereğini yapmalıdırlar.




About irFaN DeRiN GüNDeM

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

KÜRT ACILIMININ TÜM DESiFRESi

iYi iZLE AKP TÜRKiYEYi BÖYLE SATIYOR _______________________________________________________________________ OLASI BiR iSTANBUL DEPREMi OLURSA AMERIKA TÜRKIYEYI ISGAL EDER