Header ads

Header ads
BU DESiFREYi OKUMAK iCiN .RESME TIKLAYIN KONU ARSiViNDEN DE BULABiLiRSiNiZ
» » » » » » AKP''NiN BiLiNMEYEN YÖNLERi

TÜRKiYEDE MÜSLÜMAN VE TÜRK VATANDASLARI BASBAKAN OLUR.





AZERBEYCAN RUZi NAZAR COK ÖNEMLi KiLiT ACIKLAMALAR.TURGUT ÖZALIN ÖLDÜRÜLMESi BÜYÜK OYUNDAKi TÜRK KiM SOVYETLER VE RUSYA...ESKi SOVYETLER UZMANI ENVER ALTAYLI ACIKLIYOR.

AYRINTILI BiLGi ASAGIDADIR...


Bu Hükümet Düşecek mi?

Mahir Kaynak bir açıkoturumda şunları iddia etmişti: 

iskele Sancak'ta konuşan eski istihbaratçı 


Prof. Mahir Kaynak, 

bundan sonra süreçle ilgili şok iddialarda bulunmuş ve bu hükümetin 

zorla düşürüleceğini söylemişti. 

Mahir Kaynak: Türkiye'de Başbakan Erdoğan, ülkeye 

başbakan olarak getirilirken eşi yeni başörtülüydü. 

Türkiye'de bu iktidar gidecektir. Sorun iktidar değildir. 

Bundan sonra iktidara gelecek ilk iktidar da başörtüsünü 

sorununu çözecektir.Türkiye'de başörtü sorunu sunidir.

Demişti.


Bugün hiç kimse bu hükümetin siyasetini tartışmıyor. 

İktidarın geldiği dönemde dünyada iktidarda olanlar 

bugün tamamen iktidarı kaybetti. Almanya, İtalya'da ve İslam ülkelerinden 

bazılarında iktidarlar değişti.


Türkiye'de iktidarı halk seçer, halk getirir halk götürür" 

derseniz sorun yoktur.Ama ABD dahil hiçbir ülke kendi iç dinamikleri ile 

iktidara gelmez. 


Burada hükümeti istifaya zorlayacaklar ya da 


başka şeyler olacak demişti


28 Şubat Sırları ve Recep Tayyib'in "Sırçalanması"


Sizlere şimdi aktaracağım olayları bana nakleden, 

uzun yıllar Türk Silahlı Kuvvetleri'nde görev

 yapmış ve 

görev yaptığı her kademede, 


statü ve rol'ünün bütün gereklerini 

fazlasıyla yerine getirmiş seçkin bir 


Türk Subayı. 

Benim de, ender arkadaşlarımdan biri. 


İşte onun iki anısı:


27 Şubat günüydü, çok değer verdiğim bir büyüğüm 

bana telefon ile ulaştı ve


"Komutanım, fakirhanemize gelebilir misiniz;


hoca efendinin 


(Necmettin ERBAKAN) bir müşkülü var" dedi.

Saat 17:30 civarında arkadaşımın bürosudaydım. 

Büroda Erbakan'ın çok güvendiği milletvekillerinden 


biri de vardı. 

Selamlama, hal hatır sormadan sonra konuya girildi.


28 Şubat günü yapılacak MGK toplantısı öncesi 

Erbakan'a ulaşan bazı bilgiler ortaya konuldu ve 

değerlendirmem soruldu.

Kendilerine kısaca değerlendirmemi yaptıktan sonra, 


ana hatları ile şunları söyledim.

  • Çevik BİR bu olayın beyni 
  • değildir, esas beyin Ahmet
  •  
  • ÇÖREKÇİ'dir. Çevik BİR
  • mükemmel bir maşadır.

  • Bedeli mukabilinde 'her 
  • şeyi' yapan bir tıynettedir

  • Sizleri yıkmak için kullanılan 
  • malzemenin kaynakları iki 
  • çok değerli (!) 

  • milletvekilinizdir. Birincisi 
  • A.G; ikincisi A.L.Ş.
  • Bu gelişmelerin birinci 
  • sebebi; 'Laik' düzenin 
  • korunması değildir. 

  • İstanbul Dükalığı'nın 
  • Anadolu Kaplanları 
  • karşısında 
  • zorlanmaya başlamasıdır.
  • İkinci sebebi; kurmuş 
  • olduğunuz 'havuz sistemi', 
  • 'rantiye'yi' rahatsız etmiştir. 
  • Rantiye sülüklerinin 
  • yaşaması için, devletin onlara 
  • borçlanması gerekmektedir. 

  • Türkiye'nin baronu, bu 
  • borçlanmalar yolu ile 
  • İLLUMİNATİ'ye yıllık 
  • olarak 75 milyar dolar 
  • aktarmaktadır. Havuz bu işi 
  • zorlaştırmıştır.

  • Üçüncü sebebi; gündeme 
  • getirilen 'kesintisiz eğitim' 
  • aslında Türkiye'nin orta 

  • tabakası ile fakir kesiminin, 
  • yüksek öğrenim yapmasını 
  • engellemenin diğer bir 

  • yoludur. Bu oyuna gelmeyin. 
  • Bunun için, konuyu dayatan 
  • Türk Silahlı Kuvvetler üst 

  • yönetiminin malum 
  • kesiminden bir şeyler isteyin.

  • Bu nedenlerle, bu geceden 
  • bir 'Basın Toplantısı' metni 
  • hazırlayın. Bu metinde, 

  • hükümetin T.S.K.'nın bazı 
  • unsurları tarafından 'tehdit' 
  • edildiğini beyan ederek, hem 
  • HÜKÜMET'ten hem de 
  • MİLLETVEKİLLİĞİ'nden 
  • İSTAFA'nızı açıklayın.
  • Yarınki MGK'da, T.S.K.'daki 
  • cuntanın dayatmaları 
  • gündeme 


  • gelirse siz de şunu teklif edin; 'Hükümetimiz, kesintisiz 
  • eğitim için, M.E.B bütçesine bütçede verilen ödenek kadar bir 

  • ek ödenek ilave edecektir, bu konuda T.S.K.'nin duyarlılığı da 
  • dikkate alınarak Savunma Sanayi Fonu'ndan % 20 kesinti 
  • yapılarak, bu kesinti M.E.B bütçesine aktarılacaktır.

  • Son günlerde, T.S.K.'de 'emir-komuta' zinciri dışına çıkarak 
  • T.S.K.'ni çok başlıymış gibi gösteren, 'demokrasi' dışına 
  • çıkan, haddini aşan, yasa tanımaz bazı generaller 
  • hakkında Yüksek Askeri Şura'nın yarın toplanarak haklarında 
  • gerekli işlemi yapması sağlanmalıdır.

  • Eğer bu teklifleriniz onaylanırsa yola devam edin, HAYIR 
  • denilirse, MGK toplantısına bir sonraki gün devam edilmesi 
  • kararını verip çıkın ve Basın Toplantısı yaparak, daha önceden 
  • hazırladığınız metinle hükümetin İSTİFA'sını açıklayın.
  • Eğer MGK'da dümen suyuna girerseniz, sonunuz olur ve 
  • sizin yerinize onların emirlerini yapacak birileri bulunur. 
  • Direnir ve istifa ederseniz, tek başınıza iktidar olursunuz.

Bu dediklerimin aksi yapıldı, bu olaylar onların sonu oldu; 


Türkiye için de en büyük felaketin yolu açıldı."

Deneyimli ve emekli subayımızın bu tespit ve tavsiyeleri, 

zahiren ve milli bir hükümeti kurtarma penceresinden 

çok doğru ve değerli görüşleridir. 


Ama evrensel siyaset ve yüksek strateji açısından

yanlış ve tehlikelidir. 

Ve Erbakan Hoca, geçici ve küçük parti 

hesaplarını değil, 

kalıcı ve büyük ülke çıkarlarını tercih etmiştir. 


Çünkü malum ve mel'un merkezlerin 

Erbakan'ın bir şekilde 

İktidardan uzaklaştırılmaması durumunda,


Bünyesindeki Milli ekiple, kirli cepheyi 

çatıştırmak suretiyle

ordumuzu yıpratma ve Türkiye'nin yıkılışını 


kolaylaştırma hıyanetlerini

sezmiş hükümetini ve partisini feda ederek, 


ülkeyi ve geleceğimizi 

koruma feraset ve fazileti göstermiştir.


Diğer olay da, RTE ile ilgiliydi.

RTE hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi 

devreye girmişti, yine aynı arkadaşım 


beni bürosuna davet etti.Beni, şu an 


AKP'nin milletvekili olan RTE'nin avukatı ile tanıştırdı.

Avukat bana, "RTE'yi nasıl kurtarabiliriz?diye sordu. 

Ben de araştırmam gerektiğini söyledim. 


Kısa bir araştırmadan 

sonra RTE'nin mahkûm olması için Kürt Baron'un 

1 trilyon 250 milyar TL, yardımcısı ve 


Ermeni dönmesi bir 


Büyükşehir Belediye Başkan'ın da 

750 milyar TL'lik bütçe oluşturduklarını öğrendim. 

İki gün sonra, malum avukatla aynı büroda buluştuk 

ve kendilerine şunu ilettim 


2 trilyon 100 milyara bu iş biter. 


Parayı bulun, dediğim kişilerle temasa geçin, 


RTE'ye hiçbir şey olmayacak.


Bu sözlerim üzerine malum avukat boynuma sarıldı 

ve akla gelmeyecek dualarla bana dualar etti. 


Aradan 10 gün geçmişti ki, arkadaşım beni yine 


bürosuna çağırdı ve;


Komutanım hiç ses çıkmadı, neler oluyor sizce?" dedi.

Avukat arkadaşını aramasını söyledim,

o da dediğimi yaptı.Telefon konuşmasını bana 

dinlettirecek şekilde telefonu ayarladı.


Karşısına çıkan avukat arkadaşıma 


şunları söyledi:


Vazgeçtik, Allah'ın takdirine sığınıyoruz. 


Böylesi daha iyi...


Arkadaşım bana şaşkın ifadelerle bakarken ben 

gülümsüyordum.Şaşıran arkadaşıma şunu söyledim.

'Demek ki dış güçler


RTE'yi tek başına iktidara getirmeye 


karar verdi.


Milletvekili olmak istiyorsan tam zamanıdır.

Sıralamaya bakmadan aday ol!


Arkadaşım, bana: çok zalimsin. 


Bu nasıl bir değerlendirme" deyince,


Milletvekili Genel Seçimleri'nden sonra görüşürüz 

deyip oradan ayrıldım. 


Görüşemedik


çünkü dediğimi yapmış ve milletvekili olarak 


TBMM'ye girmişti...


hayır senle isi bitti ondan görüsemediniz   :)




İşte sizlere 28 ŞUBAT gerçeğinin bir kesiti...


Bir hayal aleminde küresel çetenin reisine 

sormaya başladım: 

Dünyayı nasıl yönettiklerini anlatmak i

stediğini söyledi. 

Basit bir soruya cevap veren bir insanın edasıyla 

konuşmaya başladı:


Aslında yönlerimiz çok basit. Saat yönünde 

dönen bir dişliyi düşünün. 

Eğer siz hareketin bu yönde 

olmasını istemiyorsanız. 


Dişliyi ters yöne zorlarsınız. 

Oysa biz bu dişlinin yanına uygun 


başka bir dişli koyarız ve hareketi 

saatin ters yönüne çeviririz. 

Yani var olan gücü değiştirmek

 yerine onun potansiyelini 

kendi istediğimiz yöne çevirir ve kullanırız. 


Milliyetçiyi ülkesi aleyhine kullanmak, 

dindara inançlarının 


yasakladığı şeyleri yaptırmak sosyalisti kapitalizmin 

en uç çizgisinde kullanmak mümkündür. 


Biz bu dişlileri belirler ve onları devreye sokarız. 

İşimiz bir mühendisinkine benzer ve 


bu nedenle bizim toplum mühendisliği 

yaptığımızı söylerler. 


Bizim için insanların bir şeye 

inanması yeterlidir ve bu inancın niteliğinin 

hiçbir önemi yoktur. 


Uygun dişliler aracılığıyla hareketi 

istediğimiz yöne çeviririz. 


Mesela siz PKK ile mücadele ettiniz, 

büyük bedeller ödediniz 

ama sonunda bizim önceden planladığımız 

kürt oluşuma razı oldunuz 


1980'de dünyanın en bağımsız 

ülkelerinden biri idiniz ama 


daha fazla bağımsızlık isteyenlerin gayretleri ile 

global dünyanın bir parçası oldunuz. 


Şu anda islam dünyası inançları için 

mücadele ettiğini sanıyor ama 

bu inancın bir şiddet 

ve nefret kültürünedönüşmesinden 

başka bir sonuç elde edemiyor. 


Dünya üzerindeki sol hareketi,

onu bir düşüce akımı 

olmaktan çıkarıp şiddet kullanan 

solcular bitirdi. 


Bunları biz gerçekleştirdik.

Öyleyse siz dünyayı kapitalizm ve

onun temsilcisi 


ABD adına yönetiyorsunuz?

Bugünkü sistem tarihi bir aşamadır ve sonu da 

yaklaşmaktadır. 

Şu anda yaşadığınız büyük çalkantı 

bir modelin oluşumunun 

doğum sancılarıdır. 


Biz hiçbir düzenin ve düşüncenin ebedi 

olmadığını biliriz. 


İnsanlığın geleceği konusunda 

iki hakim düşünce vardır. 


Birincisi dindarlarca ya da 

Marksistler gibi determinizmi s

avunanlarca ileri sürülen görüş. 

Buna göre gelecek insanların 

iradeleri dışında kendi dinamikleriyle oluşacaktır. 

Biz ise geleceğin insan aklının bir ürün olduğunu 

düşünür ve bu geleceği inşa ederiz dindarların 

bundan rahatsız olması gerekmez 

Yaratan bizleri kullanarak kendi projesini yürütmektedir.


Bugün gördüğümüz krallar, başkanlar, diktatörler, 

kurtarıcılar neyin nesi oluyor?

Bunlar bizim kullandığımız dişlilerdir ve toplumun 

dinamiklerini istediğimiz yöne çevirirler. 

Düşüncemizi eyleme geçirecek gücü nerden 

bulduğumuzu merak edeceğini biliyorum. 

Bizimle birlikte hareket eden yönetimde s

öz sahibi olan kişiler vardır. 


Ama bunlar şatafatlı bir hayat süren krallar ya da 

şöhretli önderler değildir çoğu zaman arada sırada 

bu rolü oynamak zorunda kalan üyelerimiz bundan 

pek hoşlanmazlar.


Kime bağlısınız? İllimünati. 


Mason ya da dini bir mezhebin uzantısı mısınız?

Biz taraf değil tarafların yaratıcısıyız.

Bugün dünyayı birkaç kere yok edecek üstelik bunları 

çevreye ve kendilerine zarar vermeden 

gerçekleştirecek teknoloji ve silahlara sahip olanlar 

varken kendinizi nasıl güven içinde hissediyorsunuz? 


Biz ne bir ekibiz ne de bir örgüt. 

Biz insanların içlerinde var olan bir 

cevheri temsil ediyoruz.AKP, RTE ve Onun arkasındaki


Artık Bilinen" Güçler

1-Şemdinli'de TSK'yı karalamak ve halkla karşı 

karşıya getirmek istemişler, 

bu sebeple ordu mensuplarını orduyu sabotajcı, suikastçı.,. 

Zalim görüntüsü ile özleştirip terörü meşrulaştırmaya çalışmışlardır.


2-Danıştay 2. Daire'ye başörtüsü konusundaki 

kararından ötürü sindirme ve korkutma yöntemi 

kullanarak saldırı düzenlenmiştir. 


Böylece başörtüsü kararı cezalandırılmıştır.


3-RTE, AKP'nin ve AKP'li bir Anakent Belediye 


Başkanı'nın desteklediği emekli bir 

Albay Mit müsteşarı yapılmak 


istenmiş bu sebeple bir grup oluşturulmuş bizzat 

RTE'nin yerine oynanan Anakent  


Belediye Başkanının mali destekçisi izlenimini 

veren bir grup yakalanmış oluşum maalesef 


kasıtlı bir şekilde 


TSK'ya mal edilmeye çalışılarak AKP'nin iç hesaplaşması 

örtülmek istenmiştir.


4-Atabeyler Gerilla Grubu Baskını, işe AKP'nin yıpranmış 

inandırıcılığını yitirmiş ve artık siyasi ömrünün bittiğini 

anlaşılmış başbakanı ve onun kara kutusu Zapsu'yu 

M. Ali Erbil üzerinden kurtarmayı amaçlamıştır.

Ayrıca Şemdinli ve Danıştay'da meydana gelen olaylarda 

tek devlet ve tek millet yapısını muhafaza kararlılığını, 

Laik ve Demokratik Cumhuriyeti İngiliz güdümlü hilafet 

devletine dönüştürmeme azmini ortaya koyan Türk Silahlı 

Kuvvetlerini sindirme ve yıpratma da asıl hedef olarak belirlenmiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü, İktidar Partisinin Kolluk Gücü 

Haline mi Getiriliyor?


Koltuk hırsına kendilerini adayan 

iktidarın hırsına yetişmek istercesine yenik düşen birkaç 

yetkilisinin talimatı ile hareket eden 


Emniyet Genel Müdürlüğü ve 


Türk Polis teşkilatına böyle 

giderse Türk Milletini değil "AKP'nin polisi" diyebiliriz.


AKP'nin muhalifi isimlere karşı yürütülen araştırmalar. 

Emniyet istihbarat ve 

Polis Teşkilatını yıpratacak hale gelmiştir.


Başbakan'ın İsparta İl Kongresi'nde EGM'nin AKP'nin 

muhallilerine karşı yürüttüğü araştırmaları kastederek 


Zamanı geldiğinde biz de konuşacağız, 

şimdi sabrediyorsak bir sebebi var


şeklindeki tehdidi iktidarın ve Başbakan'ın 

EGM'yi adeta bireysel güvenlik örgütü gibi

kullanma güdüsünü yansıtıyordu.


Anka Kuşu Hareketi olarak öncelikli olarak

Başbakan RTE,elinizdeki kartlarımız açmanızı 

sabırla bekliyoruz. 

İçinde çamaşırlarımız olan 

bir küçük çantamız hazır, umarız söyledikleriniz 

altında kalmazsınız.


Türk polis teşkilatının şerefli mensupları 

sinesinde çıktığınız 

Türk Milletine olan yükümlülük ve 

sorumluluklarınızı birkaç 


makam sevdalısı için unutarak, EGM'ni 

AKP'nin Başbakan'ın danışmanlarını belediye 

başkanlarının, Milletvekillerini özel 

örgütüne dönüştürülmesine önce siz karşı çıkmalısınız.


EGM'nin bazı birimlerini ve üst düzey yöneticilerinin 

TSK'ya AKP'nin muhaliflerine karşı faaliyet içinde olması 

kabul edilemez. Atasözlerimizi hatırlayınız.

EGM, AKP'nin Talimatları ve Başbakanın İsteği Üzerine 

TSK'ya Savaş Açamaz!


Şemdinlideki provakasyon ihanet Danıştay katliamı,

son olarak Atabey Provakasyonu ile EGM ve 


TSK'nın gücünü ve itibarını 

AKP adına AKP'nin dış destekçileri adına sıfırlama 

kullanılmaya çalışılıyor.


EGM TSK'nın düşmanı, TSK'da EGM'nin düşmanı haline sokulamaz!

TSK'nın artık dış güdümlü bir iktidar olduğu belgelenen 

AKP iktidarının karşısında yıpratılmasına alet olmak İngiliz, 

ABD, Fransız ve İsrail gibi devletler adına Türk Vatanı'na 

saldırmakla eş anlamlıdır.


TSK'ya açılan savaş Türkiye'ye ve 


Türk Milletine açılmış bir savaştır. 


Küresel oyunun karşısında durabilecek

milletinin sinesinden çıkmış Türk Ordusunu oyunun 

parçası haline getirmek isteyen koltuk 

sevdalılarının hırsına, Türk Polis Teşkilatı alet edilemez.


EGM'nin dış milliyetçi tarikatçılığı ve bölgesel milliyetçiliği 

tetikleyen, geliştiren, besleyen bir mihrak haline gelen AKP 

ile ilgili elinde biriken dosyaları yargıya teslim etme zaman gelmiştir.

Başbakan R.T. Erdoğan Yunan Gizli Servisi'nin Elemanı 

Gibi Davranamaz!..


AKP iktidarının ve arkasındaki dış güçlerin 

içeride TSK'yi yıpratma ve sindirme, provoke etme gözden

düşürme etkinliklerine denk düşen bir dış gelişmede

Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan ve bir süredir 

devam eden gerginliktir.


Türkiye-Yunanistan gerginliği de TSK'yı dışarıdan yıpratma ve 

saldırgan gösterme, içeride ise gözden düşürmeyi amaçlamaktadır.

TSK'ya karşı hem içeride hem de Yunanistan aracılığı ile dışarıda 


yürütülen faaliyetlerin odak noktasında AKP iktidarı, yaşananlara, 

seyirci kalan her fırsatta Türk Ordusu'nu hedef gösteren, Başbakan, 

Dış işleri Bakanı, İç İşleri Bakanı ve maalesef 

Meclis Başkanı Arınç bulunmaktadır.


Görüldüğü üzere soru ve sorun çok. Burada en kötü ihtimallerden birisi 

EGM'nin başka ülkenin gizli servis elemanı ya da gizli servisince 

kullanılma ihtimali olduğu iddia edilen siyasi seçkinlerin bireysel 

örgütü haline gelerek Türk Devleti'nin kontrolünden çıkması durumudur.


Adı konulmamış bir asimetrik savaş yaşıyoruz. 

Bu savaşta bizi yönetenlerin bir kısmının düşmanın adamı 

olma ya da onlar tarafından kullanılma iddiası var. 

Tüm yaşananları akıl süzgecinden geçirdiğinizde duygularının 

ve hırsının kölesi olmayanlar "bu ihtimalde yüksekliği" görüyor.

Hepimiz, hepimizin varlığını hedef alan son gelişmeler ve 

gerginlikler için 


Başbakan'dan açıklama bekliyoruz!. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 

Başbakanlık koltuğuna oturarak ulaşılabilecek en şerefli makama 

gelmiş Başbakan'a Türk Devleti'nin ve Türk Milleti'nin her şeye 

vakıf olduğunu, elindekilerin onlarca kere sağlamasını yaptığını 

hatırlatarak son kez soruyoruz.

  • Hukuken Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanısınız. Ancak 
  • politikalarınız, yaptıklarınız karşısında, siz Türkiye'nin 
  • Başbakanı mısınız?
  • Etrafınızdaki kadroya bakınca "karanlık ilişkileriniz" var mı?

Türk Milleti'ni gerilime taşıyan demeçlerinizi sonuçlarının 

Türkiye'den ziyade başka devletlerin işine yaraması nedeniyle soruyoruz. 

Bir başka ülkenin gizli servisi veya çalışanları ile 

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden 

itibaren birlikte misiniz?


Türk Ordusu'nu yıpratma çalışmalarına çanak tutan bazı 

EGM mensuplarının yetkilerini aşmalarına ses çıkarmayarak 

Türk Polis Teşkilatını AKP'nin bir kolu haline getirmekle ısrarlı mısınız?"

Size bağlı çalışan bir özel örgüt var mıdır? Soruyoruz ve uyarıyoruz.!


Son gelişmeden gerginliklerin ve hükümet icraatlarının 

bilgi altyapısı oluştuğunda, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere; 

bazı bakanlar, bazı milletvekilleri ve bazı üst düzey bürokratlar, 

yabancı bir ülkenin gizli servisine çalıştıkları iddiasıyla ya da 

cürmü meşhut ile gözaltına alınıp tutuklanabilir.

Bizden hatırlatması





Kendini ŞEYHÜLİSLAM zanneden BAKAN kim?

Aytunç Altındal, AKP iktidarının 

Ruhban Okulu'nun açılmasına dair 

tutumunu, Türkiye'de bugüne kadar 

laikliğe yapılmış en büyük saldırı olarak nitelendiriyor.

Bakan 24 saatte açarım diyor. 24 ay geçse açamaz.

 Kanun değişikliği yapılmadan böyle bir şey mümkün değil. 

Bakan diyor ki; “biz Hollanda'da katedrali alıp cami yaptık”.

 Yalan. Yalan söylüyor. Hangi katedral alınıp cami yapılmış? 

Yok öyle bir yer! Varsa göstersin. Ama gösteremez, 

çünkü katedraller Vatikan'ın malıdır.


Kim malını kime veriyor da katedrali de alıp cami yapıyorsun. 

Bu çok önemli, çok tehlikeli bir nokta. 

Bu olay dinin siyasete alet edilmesidir. 

Bakan kendini şeyhülislam yerine koyuyor.

Dini gerekçelerle, Hıristiyan Ruhban Okulu açmaya kalkıyor. 

Kur'an da, hadislerde de, ayetlerde de böyle bir şey yok. 

Hani dini gerekçe? Türkiye'de laiklik hiçbir zaman bu 

kadar ihlal edilmedi. Bu olay tarih boyunca laisizme yapılmış 

en ağır saldırıdır.


iKi YÜZLÜ ABDULLAH GÜL



HEYBELİ ADA RUHBAN OKULU'NUN KISA TARİHÇESİ

Heybeliada Ruhban Okulu 809 yılında 

Despotla Manastırı adıyla kuruldu. 860-862 yıllarında 

Kazaklar tarafından yıkılan okul, Patrik Fotios'un 

onarımının

 ardından yenide açıldı. Bir dönem Aya Tiada adıyla 

manastır-okul olarak sonrasında da 18. yüzyıla kadar 

manastır olarak faaliyetini sürdürdü. 


Kurum 1772 de yeniden kendi bünyesinde okul açtı. 

Bu okul da 1821 yılında çıkan yangında yandı. 

1844'de açılan yeni binası ise 1894 depreminde 

büyük hasar görerek kullanılamaz duruma geldi.

Bugünkü binanın inşa tarihi 1896.

 Okul Lozan'a kadar Yüksek Ortodoks İlahiyat Okulu adını taşıdı. 

Lozan'dan sonra 1951 yılına kadar orta derecede 

meslek okulu olarak kabul edildi. Milli Eğitim Bakanlığı'nın 

8 Aralık 1950 tarih ve 927.601 sayılı kararı ile 

teoloji fakültesine dönüştürüldü. 25 Eylül 1951 

tarih ve 151 sayılı yazı ile de yurt dışından 

yabancı öğrenci kabul etmeye başladı. 


Heybeliada Ruhban Okulu Anayasa Mahkemesi'nin 

12 Ocak 1971 tarih ve 1971-3 sayılı kararıyla kapatıldı. 

1972 yılından itibaren Özel Heybeliada Erkek Lisesi adı ile

 azınlık okulu olarak faaliyetini sürdürdü. 1952 yılında 

Heybeliada‘da öğrenim gören 70 öğrenciden sadece 

10 tanesi Türk'tü. 1971'e kadar verdiği 226 mezunun sadece

 38'i Türkiye vatandaşıydı. Okulun 127 yılda verdiği 


toplam 930 mezundan 343'ü psikopos, 12'si psikopos Patrik seçildi. 

Okulun 1 Ekim 1844'teki açılışını Fener Patrikhanesi yaptı 

ve bu tarihten kapanışına kadar geçen sürede papaz yetiştirdi. 

Okuldan mezun olan papazlar dini misyonlarından 

çok siyasi faaliyetleriyle dikkat çektiler. 


Atanan metropolitler gittikleri yerlerde Türk düşmanlığını yaydılar. 

Okuldaki casusluk faaliyetleri dolayısıyla bazı patrikhane 

üyeleri ve metropolitler, vatandaşlık kanununu ihlal 

ettikleri için Türkiye'den kovuldular. Ruhban Okulu'nun

 Türklerin zihnine kazınan iki önemli mezunu var. 

Biri Atatürk'ün Nutuk'ta nefretle andığı, 

Patrikhane'yi fesat ve hıyanet ocağı olarak nitelemesine de 

sebep olan Mavri Mira üyesi ve eski Fener Patriği Athenagoras.


 Diğer ünlü Heybeli mezunu da Kıbrıs ta 

binlerce Türk'ün katlinden sorumlu olan, bir bebek katili

ve soykırım önderi Makarios.

TAYYIP ERDOGAN KIMDIR?????

R.T.E, Nakşibendi tarikatının İskenderpaşa dergahının 

mensubudur ve kendisi, bu dergahın lideri 

Şeyh Mehmet Zait Kotku'nun hayranıdır...

 Belediye başkanı olduğu dönemde, Fatih'deki "Sarıgüzel 

Caddesi"nin ismini "Mehmet Zait Kotku Caddesi" 

olarak değiştirmiştir ve başbakan olduktan sonra bile bazı cuma 

namazlarını Ankara'daki Şeyh Mehmet Zait Kotku 

Camii'nde kılmaktadır.

--- R.T.E döneminde belediye olanakları uluslararası 

köktendinci örgütlerle temaslar, İslami konferans ve 

toplantılar için seferber edilmiştir...


--- R.T.E 'nin belediye başkanlığı döneminde 

İstanbul'da ağırlanan bu örgütlerin temsilcilerinin otel masrafları 

İstanbul Büyükşehir Belediyesi şirketlerinden Ulaşım A.Ş


tarafından ödenmiştir(Ulaşım A.Ş'nin o dönemde 

genel müdürlüğünü yapan Abdurrahman Gündoğdu, 

bugün R.T.E hükümeti tarafından THY'ye genel müdür olarak atanmıştır).


R.T.E, ATATÜRK'ün "Ne mutlu Türk'üm diyene" sözü ile ilgili 

görüşlerini bakın nasıl açıklamıştı:


"Sen 'Ne mutlu Türküm diyene' dersen,


doğal olarak etki tepkiyi doğurur ve o da ‘ne mutlu kürtüm diyene’ der.

Yahu milletin bütünlüğü 'Ne mutlu Türküm diyene' ifadesi ile sağlanır mı?

Osmanlı 30'u aşkın etnik gurubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu.

Biz de inanç birliği ile tutacağız"...


Bir başka örnek de ATATÜRK'ün "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" 


sözüne karşı söyledikleri:


"Ben müslümanım diyenin 'aynı zamanda da laikim' demesi mümkün değil. 


Niye?..Çünkü müslümanın yaratıcısı Allah, kesin hakimiyet sahibidir

.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' koskoca bir yalan!


Egemenlik kayıtsız şartsız Allah'ındır"...



İrticai faaliyetleri nedeniyle YAŞ kararı ile TSK ile ilişkileri kesilen

kişilere kucak açarak onlara belediye şirketlerinde iş veren kişi dönemin 


İstanbul B.Ş Belediye başkanı R.T.E 'dir!


Partilerin değil, düzenin(Kemalizm) alternatifiyiz”


diyen R.T.E, 1994 yılında İstanbul B.Ş. Belediye Başkanlığı döneminde 


yaptığı konuşmada şöyle haykırmaktaydı:


“Bu sistem 70 yıldır kadınları Kötü söz kullanımı yasaktır yapmıştır,

erkekleri de deyyus!..”.


R.T.E, T.C Anayasası’nı yerden yere vururken Kürtçülük yapmayı da ihmal etmiyordu


“Bu anayasa ırkçıdır!..Bir taraftan Türklük aleyhine konuşturtmuyor, 


bir kürdün kalkıp da Türk aleyhine konuşmasını suç unsuru 


telakki ediyor, ama bir kürdün aleyhine konuştuğun zaman 


onu suçlamak değil alkışlıyor!..”


--- Yıl 1991…İlk Körfez Savaşı’nın ardından, R.T.E’nin gazetelere vermiş 


olduğu demeç:


“Bu savaş, ABD’nin, emperyalizmi ve siyonizmi dünyaya hakim 


kılmak için yaptığı bir savaştır. ABD, Rusya sorununu çözdükten sonra 

bütün dünyayı kendi emrinde tek bir devlet yapma kararı aldı. 

Böylece siyonizmin egemenlik planı yürürlüğe konuldu… 

Bu savaş için Türkiye’nin, BM kararına uyduğunu ifade ederek 

ABD’ye yardımcı olması, milleti aldatmaktır… Türkiye’deki üslerin 


NATO maksatları dışında kullanılmayacağı, yasaların hükmüdür. 

Fakat bugünkü uygulamada bu üsler NATO’ya değil, ABD’nin emrine verilmiştir.”


Aynı R.T.E, 31 Mart 2003 tarihinde(ABD’nin Irak işgalinin ilk günlerinde)

 Wall Street Journal’a verdiği demeçte ise şöyle demektedir:


Kahraman genç kadın ve erkek Amerikan askerlerinin, 

olabilecek en az kayıpla evlerine dönmeleri için dua ediyorum..”


Bakın bizim R.T.E bir zamanlar Eyüp belediye binasının 

balkonundan insanlara nasıl sesleniyor:


AT’ye girmemek için geliyoruz! Bak Avrupa Topluluğu’nun 

yöneticileri talimat verdiler. Ne dediler: ‘Bayrağınızı değiştirin’…


Vay dangalak vay!..


Bu bayrağın rengini bu milletin dedesi verdi…


Gerçek ölçüyü, bizi yaradan Allah koyuyor; 


Siz onların dinini kabul etmediğiniz müddetçe onlar sizi 


kendilerinden kabul etmezler. Kafirleri dost edinmeyiniz!”


--- Ve bugün,


"Hedefe ulaşmak için papaz elbisesi giyerim"


sözlerinin sahibi de R.T.E'den başkası değildir!..

--------------------------------------------------------------

Tayyib, Siirt’te halkı isyana teşvik amacıyla okuduğu şiir


 sonucu hak ettiği cezayı alınca ilk yırtınan nedense ABD oluyordu!..


Tayyib’i sık sık ziyaret etmesiyle ünlü ABD İstanbul başkonsolosu 


Caroline Huggins, Tayyib’in aldığı ceza için 28 Eylül 1998’de 


şunları söylüyordu:


“Bu tür gelişmeler, Türk demokrasisine olan güveni zayıflatır!”


16 Temmuz 2000 tarihinde, mapushaneden yeni çıkan R.T.E, ABD’ye gider.


American Jewish Comitte(Amerikan Yahudi Komitesi)’nin davetlisi 


olarak orada bulunmaktadır. Ayrıca burada JINSA


(Yahudi Ulusal Güvenlik Enstitüsü) yetkilileri ile de görüşmeler yapar…


(Bu geziden kısa süre önce yine Amerika’ya gitmiş olan Tayyib, uzun süredir 


orada yaşamakta olan Fethullah Gülen “hocaefendi”sini de ziyaret etmişti.)


2 Temmuz 2001 tarihinde ise Bakkallı adlı lobi şirketi vasıtasıyla 


Recep Tayyip Erdoğan'a New York'tan gönderilen memorandumda belirtilen



Türkiye'nin şehir devletlerine ayrılması planı”, Ak Parti Program ve 

Tüzüğü'ne hemen hemen aynı ifadelerle geçirilmiştir.


(Bakkallı Lobi Şirketi, ABD’nin eski Türkiye Büyükelçilerinden 


Abramoviç tarafından yönlendirilmektedir. Abramoviç ise CFR üyesidir. 


Lobi şirketinin sahibi olarak görülen Ayla Bakkallı ise 


uzun yıllar önce Türkiye’den Amerika’ya göç etmiştir. 


Ayla Bakkallı, 2002 yılında Güney Afrika’da düzenlenen ve 


başkan Bush’un da katıldığı “Dünya Forumu”nu da 


yöneten kişidir.)


2 Temmuz 2001’de kendisine gönderilen memorandumun 


hemen ardından R.T.E, 4 Temmuz 2001’de özel davetle 


ABD’ye çağırılır…


Dünyayı yönetmeye soyunmuş elit, bu amacına ulaşmak 


için önünde engel olarak gördüğü milli devletleri parçalamak ister. 


Bunun için şehirleşme adı altında eski Yunan tarzı şehir devletleri 


modelini gündeme getirir ve Tayyip Erdoğan'a da,


“bu politikaya uyması halinde destek göreceği”


söylenir. Erdoğan da onları kırmaz ve “küreselleşmenin 


şehir devletleri planı”nı, parti programı haline getiriverir!..


 AKP Programı ve Tüzüğü, memorandumda belirtilen küreselleşmenin olmazsa olmaz kuralları olarak anlatılan hükümler gereğince hazırlanmıştır...

İşte New York'tan Recep Tayyip Erdoğan'a gönderilen söz konusu memorandum:


"Mr. Erdoğan,



Sizin küreselleşme ile demokrasi ilişkilerini bağdaştırma 


yönündeki adımlarınız, Türkiye'ye kriz sırasında destek 


olan uluslararası güçler tarafından da kabul görecektir. 


Ankara, küreselleşmenin gerekliliğini anlamak ve dünyada geçerli olan kurallara uyum sağlamak zorundadır. Ankara şunu da anlamalıdır ki, uygun gördüğü kuralları uygulayıp, kendi çıkarlarına uymayanları reddetmesi mümkün değildir...


Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. 


Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin 


fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır.


 Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir. Bu memoranduma göstereceğiniz ilgiden dolayı takdirlerimizi sunarız..."



Belgede “dünya” kelimesiyle kastedilen, uluslararası güç merkezleridir. Yani dünya hükümeti kurmaya çalışan örgütlerdir. “Ankara” kelimesinden de Genelkurmay anlaşılmalıdır!

Şimdi de Ak Parti Program ve Tüzüğü'ne bir göz atalım:



Ak Parti'nin kuruluşuna temel dayanak olarak, 


Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yanında,


"başta İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile, 


İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi olmak üzere TBMM tarafından 


onaylanmış uluslar arası belgeler" gösteriliyor(Ak Parti Tüzüğü, S.15)…


Oysa, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, 


Türkiye'de kurulan bir siyasi parti için yeterli bir dayanaktır. 


Uluslararası belgelerin bir siyasi parti kuruluşuna dayanak 


olarak gösterilmesi ilk defa rastlanan bir durumdur!


Tüzükte,


"Ak Parti, insanların farklı inanç, düşünce, ırk, dil, ifade etme, 


örgütlenme ve yaşama gibi doğuştan var olan tüm haklara 


sahip olduklarını bilir ve saygı duyar. Farklı olmanın, ayrışma değil, 


pekiştirici kültürel zenginliğimiz olduğunu kabul eder"


deniliyor(Ak Parti Tüzüğü, S.17).

Kurucular Kurulu kitabının 10'uncu sayfasında


"Toplum içindeki farklılıkların zenginlik olarak kabul edilmesini 


ve çoğulculuğu takip edilmesi gereken sosyal ilkeler olarak görürüz"


denilerek aynı bakışın altı çiziliyor...

Bu ifadelerden anlaşılan, milletin ortak değerlerini 


öne çıkarmaya dayalı uluslaşma süreci yerine, milletin farklı özelliklerini 


ortaya çıkarmaya dayalı küreselleşme adlı şehir devletleri 


sürecinin benimsenmesidir...

Parti programının 16'ıncı sayfasında


"Türkiye Cumhuriyeti vatandaşğı, toplumumuzun çimentosudur"…


Programın 15'inci sayfasında


"Resmi dil ve eğitim dili Türkçe olmak şartıyla, 


Türkçe dışındaki dillerde yayın dahil kültürel faaliyetlerin yapılabilmesini, 


partimiz ülkemizdeki birlik ve bütünlüğü zedeleyen değil,


 güçlendiren ve pekiştiren bir zenginlik olarak görmektedir"…

Parti kurucularının tanıtıldığı Kurucular Kurulu kitabının 


8'inci sayfasında


"Partimiz merkeziyetçi devlet anlayışından vazgeçilmesini öngörür"


denilmektedir… Merkeziyetçilikten vazgeçileceğinin öne çıkarılması, 


söz konusu memerandumda “küreselleşme” diye dayatılan 


politikaların uygulanacağının bir başka göstergesidir!..

Yine Kurucular Kurulu kitabının 11'inci sayfasında da


"Partimiz küreselleşmenin gerektirdiği yapısal dönüşümlerin 


kaçınılmazlığını ve en az maliyetle gerçekleştirilmesini savunur"


denilmektedir...

Hemen arkasından 12'nci sayfada,


"Partimiz, eğitim hizmetlerinin yerelleşmesinden ve özelleştirilmesinden yanadır"


ifadeleri ise, “eğitimde birlik” anlayışına son verme isteklerinin bir göstergesidir..

.

Programın 35'inci sayfasında,


"Çağımız bir yönüyle küreselleşme çağı, diğer yönüyle yerelleşme ve yerel yönetimlerin devlet sistemleri içindeki ağırlıklarının arttığı bir çağıdır"


denilmesi, Tayyip Erdoğan'a verilen memorandumdaki taleplerin birebir kabul edildiğini ortaya çıkarmaktadır...

Erdoğan'ın, kendisine verilen memorandumdaki dayatmaları aynen kabul ettiğinin bir göstergesi de, programın 35'inci sayfasındaki,


"Partimiz, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartına uygun olarak, anayasal sistemimize yerel yönetim hakkının dahil edilmesini sağlayacaktır. Yerel yönetimlerin yargı yoluna gidebilme hakkı dahil ilgili tüm düzenlemeleri gerçekleştirecektir"


ifadesidir...

Kısacası, Ak Parti programı, tüzüğü ve Kurucular Kurulu kitaplarından yaptığımız bu alıntılar göstermektedir ki; R.T.E, kendisine gönderilen memorandumdaki


"Küreselleşmenin bir adı da şehirleşmedir. Ankara, yerel yönetimlere otonomi vermek ve milli hükümetin fonksiyonlarını yerel düzeyde merkezi olmaktan çıkarmak zorundadır. Dünya, bütün hükümetlerden bunu istemektedir"


talebine itaatsizlik etmemiştir!


8 Ağustos 2001’de, İngiltere’nin İstanbul Başkonsolosu Roger Short, parti kurma hazırlıklarını sürdüren eski İstanbul B.Ş. Belediye başkanı R.T.Erdoğan’ı ziyaret eder…Ziyaretin ardından yaptığı açıklamada Short, şunları söylemektedir:


“Bildiğiniz gibi biz, çoğulcu demokrasiden yanayız. Bu parti(AKP) de bu düşünceyi destekliyor. Böyle bir partinin kurulması bizi mutlu eder”…

Memorandum, 2 Temmuz’da Tayyib’e gönderiliyor, 4 Temmuz’da Tayip ABD’ye çağırılıyor ve memorandumu kabul ediyor. Türkiye’ye döndüğünde de İngilizlerle görüşüp parti tüzüğünün taslağını gösteriyor ve onların da desteğini alıyor…


Yani, Türkiye’de kurulan ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin başına gelmeyi hedefleyen bir partinin neler yapacağını, Türk Milleti’nden önce ABD, Yahudiler, CIA ve İngilizler biliyor ve onların istekleri doğrultusunda şekillenen ve onaylanan partinin kuruluşu tamamlanıyor…

Ve tarih 3 Kasım 2002…Tayyip’in AKP’si, genel seçimler sonucunda %34 oy alarak iktidara gelir…



Bir zamanlar “AT’ye girmemek için geliyoruz!” diyen Tayyip’in sağ kolu A.Gül, başbakan olur.


Gül, 22 Kasım 2002 tarihinde Alman Die Welt gazetesine vediği demeçte şöyle demektedir:


“Türkiye’nin hedefi çok açıktır: AB üyesi olmak…Buna karşılık biz de AB’ye tam üye olarak kabul edilecek Türk Devleti’nin saydam, demokratik bir İslam Devleti olacağını taahhüt ediyoruz”…

3 Kasım seçimlerinin ardından tekrar özel bir davetle ABD’ye davet edilen Tayyip, henüz hiçbir resmi sıfatı olmamasına rağmen, Bush tarafından, “Türkiye Cumhuriyeti’nin temsilcisi” olarak kabul edilir…


Kısa süre sonra da, milletvekili ve dolayısıyla da başbakan olmasını engelleyen tüm hukuki engeller bir bir ortadan kaldırılarak Tayyip, Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanlık koltuğuna oturtulur…

İşte kısaca böyledir Tayyib’imin Kasımpaşa’dan başbakanlığa dek uzanan öyküsü…


ABDULLAH GÜL VE POWEL


14 MADDELiK GiZLi ANLASMA  8i GERCEKLESTi iZLEYiN...






Yararlanılan Kaynaklar:

n Ergün POYRAZ, Patlak Ampul, Toplumsal Dönüşüm Yayınları

n Ali ÖZOĞLU, Şifre Çözüldü, Toplumsal Dönüşüm Yayınları




BÜYÜK OYUNDAKİ TÜRK....


ÇOK ÖNEMLİ KLİT İSİMLER VE SİFRE İSİMLER KLİT ROLLER SAHISLARI SONUNA KADAR İZLEYİN


TÜRKES'İ KİM ÖLDÜRMEK İSTEDİ ÖZAL SUİKASTİ RUZİ NAZARIN KLİT ROLLERİ


CANLI YAYINDA TELEFON BAGLANTISINDA



About irFaN DeRiN GüNDeM

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

KÜRT ACILIMININ TÜM DESiFRESi

iYi iZLE AKP TÜRKiYEYi BÖYLE SATIYOR _______________________________________________________________________ OLASI BiR iSTANBUL DEPREMi OLURSA AMERIKA TÜRKIYEYI ISGAL EDER