OBAMA HAiN'i AKP KATOLiKMi

BÜYÜTMEK ICIN RESME TIKLAYIN

AKP KATOLiK Mi

Eşinden boşanıp, bir başkasıyla evleneceği ortaya çıkan AKP İstanbul Milletvekili Recep Koral, “ikinci baharımı yaşamama kimse engel olamaz” deyince, gündemimize bir de “ikinci bahar” sendromu girdi.

AKP’nin içini bilenler bilir. Yıllardır ne gizli “ikinci baharlar” yaşanıyor!..Resmi nikahlı eşin üzerine çifter çifter imam nikahlar, bu beraberliklerden dünyaya gelen çocuklar, neler neler konuşuluyor. Ama bunlardan ziyade, dürüstçe ortaya çıkıp, yasaların tanıdığı hakkı kullanıp, eşinden boşanan ve “ikinci baharı”nı legalleştirenlerin Erdoğan çiftinin hışmına uğradığı da biliniyor.

Recep Koral meselesini de bu büyüttü. Erdoğan çiftinin önce Korel çiftini boşanmaktan vazgeçirmeye çalıştığı, ikna edemeyince Başbakan Erdoğan’ın, Korel’e, “siyasi hayatının biteceğini” söylediği yazıldı, çizildi.

Birkaç gün önce de bir avukat olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, kimsenin AKP çatısı altına girdikten sonra “Ben ikinci baharımı yaşayacağım” deme hakkı bulunmadığını açıkladı. AKP’nin “muhafazakâr demokrat bir parti” olduğunu belirtip, “İnsan gruplarını millet haline dönüştüren değerler var. Aile bu toplumun en temel ünitesi. Ailenin gelenekleri var, hukuku var.

Bunları gözeteceğiz. Bunlara toz konduracak herhangi bir arkadaşımız olması halinde de toleransımız ‘sıfır’, onu da özellikle ifade etmek istiyorum” dedi.

Bu sözlerin doğrudan, ilişkisini birileri gibi gizlice sürdürmek yerine, medeni cesaretle ortaya çıkan Recep Koral’ı hedef aldığı açıktı.

Başbakan Yardımcısı Yazıcı’nın, ikinci bölümde söylediklerine hiçbir itirazımız olamaz. Altına biz de imza atarız. Elbette en ideali “bir yastıkta kocamaktır”. Amma velakin, insanlık hali, her evlilik ömür boyu sürecek diye bir kaide yok. Bırakın yasaları, uluslarararısı sözleşmeleri, dinimizin dahi cevaz verdiği bir hakkı , “AKP çatısı” gerekçesiyle “aforoz” etmek nasıl bir anlayışın sonucudur?

Gizli ilişkilere, “imam nikahlı zinalara” ses çıkarılmayacak, hatta her tarafın idare edilmesine “katkı” sağlanacak, ama medeni dünyanın kurallarını uygulayan, insana saygının gereğini yerine getirene öfke duyulacak!..İşte hafsalam bunu almıyor. İster “partiyi temiz gösterme” adına, ister bir “anlayışın” sonucu, sebep ne olursa olsun, bu yaklaşım, kelimenin tam anlamıyla “Katolik”liktir. Haa, bu parti ile sınırlı kalsa, “Onların sorunu. AKP’den aday olacaklara boşanmama şartı getirirler, olur biter” denebilir. Fakat beni endişelendiren, Başbakan düzeyinde böyle bir tavrın, tüm topluma nasıl yansıyacağıdır. Hüseyin Üzmez’i, onu cezaevinden alırken, gülebilen o genç kadını düşünün yeter!..

Hatırlayacaksınız, Türk Ceza Kanunu’nu tasarısında “zina”nın cezalandırılması öngörüldüğünde AB tepki göstermiş, Başbakan Erdoğan sırf onları ikna etmek için Brüksel’e gitmişti. Giderken de, “Zina düzenlemesi din kökenli değildir. İslam’da bu tür cezalar yoktur. Biz bunu ailenin korunması için yapıyoruz. Zinaya toplumumuzda hassasiyet var. Kadınları korumak için yapmak istiyoruz. Türkiye'nin kendi iç şartları var. Halkımızın büyük çoğunluğu istiyor” diyeceği duyurulmuştu. Ancak yine hatırlayacaksınız, Başbakan Erdoğan AB’yi değil, AB, Erdoğan’ı “ikna” etmiş ve Brüksel’in dediği olmuştu.

AB üyesi iki ülke var. Biri İrlanda, diğeri Malta. Her iki ülke de Katolik ve boşanmak yasak. Bunun aileleri ne hale getirdiğini, gayrı meşru ilişkilerin ve gayrı meşru çocuk sayısının nasıl arttığını, genç nesillerin nasıl evlenmekten korkar hale geldiğini bir araştırsınlar.

Toplumun direği olan aileyi korumanın yolu boşanmaya “fiili” yasak getirmek değil, gönüllü fuhuşu artıran ekonomik şartları düzeltmek, her alanda ahlaksızlığın değil, ahlakın pirim yaptığını örnekleriyle ortaya koymak, en önemlisi de kadını “cinsel” ve “dinsel” meta olarak gören anlayışla mücadele etmektir.