Header ads

Header ads
BU DESiFREYi OKUMAK iCiN .RESME TIKLAYIN KONU ARSiViNDEN DE BULABiLiRSiNiZ

NAKŞİBENDİ TARİKATININ ŞEMATİK ANATOMİSİ

1. Tarikatın Tarihi Süreçleri

2. Tarikatta Silsile «Silsile-i Sâdât»

3. Tarikata giriş: Kuralları ve seremonisi

4. Tarikatın felsefesi ve Amacı

5. Tarikatın Temel İlkeleri

6. Tarikatın ritüelleri: Râbıta, Zikr-i Khafi ve Khatm-i Khuwacegân

7. Tarikatta Önemli Terimler.

8. Nakşibendi tarikatının türkiye’deki çağdaş temsilcileri.

9. Tarikatın Yazılı kaynakları.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1) TARİKATIN TARİHİ SÜREÇLERİ

Nakşibendiler bu tarikatın tarih boyunca yedi aşamadan geçtiğini ve her aşamada yeni bir isim aldığını ileri sürerler. Bu isimler şöyledir:

Sıddıyqıyye,

Tayfûriyye,

Khuwâcegâniyye,

Nakshabandiyye,

Ahrâriyye,

Mujeddidiyye,

Mazhariyye

Khâlidiyye.

(Bk. Muhammed bin Abdillâh el-Khânî, El-Bahja'tus-Seniyye s. 12)

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

2) TARİKATTA SİLSİLE «SİLSİLE-İ SÂDÂT»

Nakşibendiler, tarikatın, bin küsur yıl boyunca Ebubekr’i Sıddık’tan Halid Bağdadi’ye kadar birbirini mezun eden 29 kişi tarafından günümüze kadar taşındığını ileri sürerler. Bu zincirleme isimlere «silsile-i sâdât», ya da «silsiletu’z-zeheb» adını verirler. Bu adların sıralaması şöledir:

Yukarıdan Aşağıya Sıra No.

Aşağıdan Yukarıya Sıra No.

Nakşibendîlerin “Sâdât“ (yani efendilerimiz) dediği şahısların adları, nereli oldukları, doğum ve ölüm ta­rihleri.

1.

29.

Ebubekr es-Sıddıyk (Sıddıyq), HİCAZ– MADÎNE ; Öl. H. 13/m. 634

2.

28.

Selmân’ul-Fârisî, İRAN–ISFAHAN ; Öl. M. 656

3.

27.

Kasım b. Muhammed b. Ebibekr es-Sıddıyq, HİCAZ–MADÎNE ; H. 31/m. 653–h.106/m. 721.

4.

26.

El-İmâm Ca'fer'us-Sâdık, HİCAZ-MADÎNE ; H. 83/m. 702-h.148/m. 765

5.

25.

Ebu Yezîd (Bayezîd) Tayfur b. İsa b. Âdem b. Serûşân el-Bestâmî, İRAN–BİSTAM. H. 188/803-H. 261/M. 874.

6.

24.

Eb’ul-Hasan Ali b. Ebi Ja'far'il- Kharaqânî, İRAN–BESTAM. Doğ. ?-H. 425/m. 1034.

7.

23.

Ebu Aliy'yil-Fadl b. Muhammed'it-Tûsî el-Farmedî, İRAN–TUS ; Doğ. ?-H. 478/m. 1085.

8.

22.

Ebu Ya’kûb Yusuf-i Hemedânî, İRAN–HEMEDAN ; H. 440/m. 1048-h. 535/m. 1140.

9.

21.

Abdulkhâlıq el-Gonjduwânî b. Abdiljemil, TÜRKİSTAN–BUHARA ; Doğ. ?-H. 575/m. 1179.

10.

20.

Ârif er-Rîwegerî, TÜRKİSTAN–BUHARA.Doğ. ?-H. 606/m. 1209.

11.

19.

Mahmûd’ul-İnjirfağnewî, TÜRKİSTAN-BUHARA. Doğ. ? – H. 715/m. 1315.

12.

18.

Aliy’yur-Râmitenî (Khuwâje-i Azizân), TÜRKİSTAN-BUHARA. Doğ. ?-H. 721 veya 728/m. 1328.

13.

17.

Muhammed Baba Semmâsî, TÜRKİSTAN-BUHARA. Doğ. ?-H. 755/m. 1354.

14.

16.

Emîr kulâl b. Hamza, TÜRKİSTAN–BUHARA. Doğ.?-H. 772/m. 1370.

15.

15.

Bahâuddîn Muhammed’ul-Buharî (Şah-ı Nakşibend), TÜRKİSTAN–BUHARA. H. 718/m. 1318–h. 791/m. 1389.

16.

14.

Muhammed Alâuddîn’ul-Attâr’ul-Buharîyyul-Khuwarizmî, TÜRKİSTAN–BUHARA. Doğ.?-H. 802/m. 1400.

17.

13.

Ya’qûb-i Çarkhî, AFGANİSTAN–GAZNE. Doğ. ?-H. 851/m. 1447.

18.

12.

Nâsiruddîn Ubeydullah’ul-Ahrâr b. Mahmûd b. Şihâbiddîn es-Semerkandî, TÜRKİSTAN TAŞKENT. Doğ. 1403-H. 895/m. 1490.

19.

11.

El-Qâdıy Muhammed Zâhid’ul Bedakhshî, TÜRKİSTAN-SEMERKAND. Doğ. ?-H. 936/m. 1529.

20.

10.

Derwiş Muhammed’us-Semerkandî, TÜRKİSTAN–SEMERKAND. (Doğ. ?-Öl. H. 936/m. 1529.

21.

9.

Muhammed’ul-Khuwajegiy’yul-Emkenegî, TÜRKİSTAN–BUHARA ; H. 918/m. 1512–H. 1008/m. 1599

22.

8.

Muhammed Bâqıy-Billâh, AFGANİSTAN–KÂBİL. H.971/m. 1563–h.1012/m. 1603.

23.

7.

Ahmed’ul-Fârûqıy’yus-Serhendî (İmam-ı Rabbânî), HİNDİSTAN–SERHEND. H. 971, Serhend/m. 1563-h. 1034, Serhend/m. 1624.

24.

6.

Muhammed’ul-Ma’sûm’ul-Fârûqıy, HİNDİSTAN–CİHANABAD. H. 1007/m. 1599-h. 1079/m. 1668.

25.

5.

Muhammed Seyfuddîn el-Fârûqıy, HİNDİSTAN-SERHEND. H. 1049/m. 1630- h. 1098 /m. 1696.

26.

4.

Nur Muhammed’ul-Bedewânî, HİNDİSTAN-BEDEVAN. Doğ.? -H. 1135/m. 1722.

27.

3.

Şemsuddîn Habîbullah Mirza Mazhar Cân-ı Cânân, HİNDİSTAN–CİHANÂBÂD. H. 1111 /m. 1699- h. 1195/m. 1781.

28.

2.

Abdullah ed-Dehlewî, HİNDİSTAN–CİHANABAD. H. 1158 /m. 1745- h. 1240/m. 1824.

29.

1.

Halid’ul-Bağdâdî (Mevlânâ Khâlid Zuljenâhayn), IRAK-SÜLEYMANİYE. H. 1192/m. 1778-h. 1242/m. 1826.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

3) TARİKATA GİRİŞ KURALLARI VE SEREMONİSİ

Bir Nakşibendi şeyhine başvurmak suretiyle ona yapılacak biatla bu tarikata girilmektedir.

Bunun üç kuralı vardır.

1. İstihare,

2. Tevbe Guslü

3. Biat

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

4- TARİKATIN FELSEFESİ VE AMACI

Nakşibendi Tarikatının felsefesini, Türkistan-Hint mistisizmi belirler. Bu felsefenin kaynağı Brahmanizm ve Budizm gibi Hint dinleridir. Bu dinlerden alınan kurallar Arapça ve Farsça terimlerle kamufle edilerek müslümanlaştırılmıştır. (ama İslamlaştırılamamıştır. Çünkü bu mümkün değildir)

Sadece Nakşibendi Şeyhleri ve onların birinci derecedeki halifeleri tarikatın felsefesi ile ilgilenirler. Sıradan müritlerin bu konuda pek bilgisi olmaz.

Bu felsefenin birinci derecedeki reel amacı, çok özet olarak: toplumu siyasal, sosyal ve ekonomik alanda yönetmek ve yönlendirmektir.

İkinci derecedeki amacı ise, kişiyi ve toplumu birinci amaç için eğitmek ve hazır hale getirmektir.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

5) TARİKATIN TEMEL İLKELERİ

Nakşibendi Tarikatının 11 İlkesi vardır. Bunlar Ünlü Budist Rahip Patanjali’nin Sutralar’ından adapte edilmiştir. Bu ilkeler sırasıyla şöyledir:

1- Hûş der dem: Solunumu kontrol etmek (Gafletle solumamak)

2- Nazar ber kadem: Yürürken ayakların önüne bakmak.

3- Sefer der vatan: İnsanlıktan terfi etmeye ve melekleşmeye çalışmak.

4- Halvet der encümen: İnsanlar arasındayken dikkati onların üzerinde yoğunlaştırmamak

5- Yâd kerd: Zikre (Allah'ı anmaya) aralıksız devam etmek.

6- Bâz geşt: Zikirden sonra:

«Allahım! amacım yalnızca sensin, isteğim de sırf senin hoşnutluğundur.» nakaratını tekrarlamak.

7- Nigâh dâşt: Kalbi vesveselerden korumak.

8-Yâd dâşt: Sözlerin soyut anlamlarından vazgeçip Allah'ın bizzat kendisine yönelmek.

9- Vukûf-i zamânî: İki, ya da üç saatte bir nefis ve vicdan muhasebesi yapmak.

10- Vukûf-i adedî: Zikri tek sayılar üzerinde durdurmak.

11- Vukûf-i kalbî: Kalbi, zikrin hem sözü, hem de anlamıyla meşgul bulundurmak.

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

6) TARİKATIN RİTÜELLERİ:

Nakşibendi tarikatının 3 önemli pratiği vardır. Her üçü de müridi fizyolojik konsantrasyon yolu ile transa geçirmeye yöneliktir. Bu uygulamaların iki amacı vardır:

Birincisi, müridi şeyhe canfedâ biçimde bağlamaktır;

İkincisi ise onu bireyselleştirmek ve kendi gözünde küçülterek cemaat organizasyonu içinde karşılıksız hizmete hazır hale getirmektir. Bu uygulamaların adları şöyledir:

1. Râbıta,

2. Zikr-İ Khafi

3. Khatm-İ Khuwacegân

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

7) RABITANIN TARİHSEL SÜREÇLERİ

Râta, Nakşibendilik tarihinde üç aşamada olgunlaşarak bugünkü biçimini almıştır.

Birinci aşama, Yakub-I Çarkhî (Öl. 1447) ile başlar. Râbıtayı sırf bir kavram olarak telaffuz eden ilk kişi budur. (Bk. Ferit AYDIN, Tarikatta Rabıta ve Nakşibendilik s. 156)

İkinci aşama, Tacuddîn bin Zekeriyya bin Sultan el-Hindî (Öl. 1642) ile başlar. Rabıtayı, «şeyhin şeklini zihinde canlandırma» olarak tanımlayan ilk kişi budur. (Bk. Ferit AYDIN, Tarikatta Rabıta ve Nakşibendilik s. 118, 161).

Üçüncü aşama ise Halid Bağdadî (1778-1826) ile başlar. (Bk. Ferit AYDIN, Tarikatta Rabıta ve Nakşibendilik s. 257).

SONUÇ: Râbıta kavramı, ilk kez 1400’lerin başında telaffuz edildiğine göre bu inanışın, Nakşibendilik doktrinine girişinin geçmişi 600 yılı aşmamaktadır.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

8) TARİKATIN ÖNEMLİ TERİMLERİ

Tasavvuf terimlerinin tamamı Nakşibiendilikte de kullanılır. Şu var ki Nakşîlik hemen bütünüyle Budizm’in temeli üzerinde kurulduğu için kavramlarının çoğunu bu dinden almıştır. Fakat Hint kökenli, teorisyen Nakşibendi rûhanileri bu kavramları Sanskritçe’den Arapça’ya ve Farsça’ya çevirmişlerdir. Bunların bazıları, karşılıklarıyla birlikte şöyledir:

Yoga: Râbıta

Çitta: Hûş der dem

Mantra: Wird

Vritti: Masiva

Nirvana: Fenâfillâh

Samadhi: Rabıta-i telebbusî

Upanişad: Seyr-u Sülûk adabı

Penc Prana: Letaif-i Hamse

1. Upana: Kalp

2. Prana samana: Ruh

3. Apana: Sır

4. Sushumna: Khafiy

5. Pingala: Akhfa

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

9) NAKŞİBENDİ TARİKATININ TÜRKİYE’DEKİ ÇAĞDAŞŞ TEMSİLCİLERİ.

Bir Nakşibendiler ülkesi olan Türkiye’de bu tarikatın günümüzde önemli birçok merkezleri vardır. Tarikatlar yasaklı olmalarına rağmen bu merkezler çok canlı ve hareketli biçimde faaliyetlerini sürdürmektedirler. Hatta bunlardan bazıları derin devletin desteğinde resmi ideolojiye büyük hizmetlerde bile bulunmaktadır. Bunlardan bazıları, yalnızca cemaat şeyhinin adıyla, bazıları ise bulunduğu mekânın adıyla ünlenmiştir.

Türkiye’deki başlıca 16 Nakşibendi Merkez ve cemaati vardır, bunların adları Şeyledir:

1) Palulu Şeyh Said ve Cemaati; Bu şahıs, Ankara’da dönemin derin devleti tarafından organize edilen bir komplo senaryosunda, meselenin farkına varmadan adeta bir figüran olarak rol aldı ve 29 Haziran 1925 Pazartesi sabahı Diyarbakır’da idam edildi. Ondan sonra kendisini ve cemaatini Oğlu Ali Rıza temsil etti. Politikacılardan Abdulmelik Fırat ve Fuat Fırat bu şahsın torunları Olurlar. Erzurum, Bingöl, Elazığ interlandında Septioğulları adıyla tanınan ünlü bir sülaleden gelirler. Halen geniş bir tarikat muhitleri vardır. Bu muhiti mistik planda temsil eden Şeyh Muhammed Emin’dir.

2) Arvasiler: Bunlar Kürtleşmiş Arap kökenli, geniş bir Nakşibendi site ailesidir. Politikacı Kamran İnan’ın büyük babası Gaydalı Sıbgatullah Arvasi bu ailenin, Cumhuriyetten önceki temsilcisidir. Cumhuriyetin ilk yıllarında İstanbul’a gelip yerleşen Abdülhakim Arvasi, Hüseyin Hilmi Işık ve Necip Fazıl Kısakürek gibi iki becerikli kişiyi oldukça etkilemiş ve bu sayede büyük bir ün kazanmıştır.

3) Tağiler Ailesi: Bitlis’in Norşin ilçesinde kurulan ve 1800’lerin ortalarından beri çok kalabalık bir site olarak varlığını sürdüren bu aile, son yıllarda dağıldı. Bir ara Bitlis Milletvekili olarak meclise giren Muhittin Mutlu bu ailenin çocuğudur. Kürt kökenli Tağiler, oldukça gelenekçi bir Nakşibendi merkezi olarak faaliyetlerini sürdürdüler. Bu aile Arvasilerin temsilcileridir.

4) Küfreviler: Bu ailenin şeyh sıfatıyla son temsilcisi Kasım Kufralı ( ya da Küfrevî) idi. Bu şahıs Aslen Siirt’in Şirvan (Eski adıyla Kufra) ilçesinden Kürt kökenli Muhammed Küfrevî’nin torunudur. Şeyh Abdulbaki’nin oğludur. Demokrat Parti’den Ağrı Milletvekili orak Meclise girmiştir. Günümüzde hayatta değildir ve halefi yoktur.

5) Süleymancılar: Bunlar, Süleyman Hilmi Tunahan’ın bağlılarıdır. Yıllar önce İmam-Hatip okullarına karşı çetin bir savaş verdiler. Daha çok Kur’an ezberlettirme amacıyla örgütlendiklerini ön plana çıkararak esas faaliyetlerini örtülü şekilde sürdürmeye çalıştılar.

6) İskender Paşalılar: Bunlar, Mehmet Zahit Kotku’nun bağlılaıdır. İlk yıllarda Dağıstanlılar olarak yapılanan bu cemaat, daha sonraları karma bir liberal, muhafazakâr entelektüel çevreye dönüşmüştür. Son yıllarda bu şahsı ve cemaatini Mahmud Esad Coşan temsil etmiştir.

7) Darendeli Osman Hulusi’nin cemaati. Bu şeyh ve cemaati fazla ünlenmemiştir.

8) Ahıskalı Ali Haydar’ın cemaati. Son yıllarda bu şahsı ve cemaatini Mahmud Ustaosmanoğlu temsil etmiştir. Bu cemaatin merkezi, İstanbul’da Draman mevkiindeki İsmailağa Camiidir.

9) Şeyh Said Seyda el-Cezeri. Cizreli Şeh Sayda olarak ünlenen bu şahıs, Güneydoğu’da tanınan Zengân Kürt aşiretine mensuptur. Şu anda onu, İstanbul-Küçükyalı’da oturan oğlu Ömer Faruk temsil etmektedir. Güneydoğuda ve İstanbul’da bir miktar müritleri vardır.

10) İsmail Hakkı Ehramcıoğlu. Bu şahıs 1960’larda Sivas, Tokat ve Amasya havalisinde bir muhit kazanmıştı. Propagandistleri pek başarılı olamadıkları için, son yıllarda bu kişiye bağlı cemaat sönmeye yüz tutmuştur.

11) Zilanlılar: Bu aileyi, yakın geçmişe kadar Kasım Zeylan adında bir kişi temsil ediyordu. Diyarbakır civarında faaliyet gösteren bu şahıs Şeyh Halid-i Zili’nin torunudur. Bir ara İstanbulda’ Sankiyedim Camii eski imamı Mehmet Emin aracılığıyla bir muhit kazanmıştı. Kasım Zeylan öldükten sonra, kendisini oğlu Abdulkerim Zeylan temsil etti. Abdülkerim Zeylan, bir dönem milletveklliği de yaptı. İstanbul’daki temsilcisi, Mehmet Emin öldükten sonra Zeylanların buradaki cemaati sönmüştür.

12) Hazinoğulları: Bu aileyi, yakın geçmişte ölen, Muhammet Musa Kâzım temsil ediyordu. Bu şahıs, Arap kökenli Siirt’li Şeyh Muhammed el-Hazin el-Haşimî’nin torunu ve Milis Generali Şeyh Şerafeddin’in’in oğludur. Bu aileye bağlı cemaatin hemen tamamı Kürttür ve çok dağınıktır. Müritleri, daha çok Siirt Bitlis, Ankara, Bursa ve İstanbul’da bulunmaktadırlar. Aileyi ve cemaati bugün ciddi anlamda temsil eden biri yoktur.

13) Yahyalı Cemaati: Kayseri civarında faaliyet gösteren bu merkezi, Ramazan Dinç adında ilahiyatçı bir Nakşibendi şeyhi yönetmektedir. Bu cemaat fazla açılamamıştır.

14) Mahmut Sami Ramazanoğlu Cemaati: Bu merkezi, son yıllarda Musa Topbaş adında bir tüccar yönetiyordu. Merkezleri Erenköy’de olan bu cemaat daha çok ticaret erbabından oluşmaktadır.

15) Akfırat Cemaati: Tuzla'nın Akfırat Beldesi'nde faaliyet gösteren bu merkezin şeyhi, geçen yıl bir skandala konu olan Yaşar Yılmaz adında bir kişidir. Olay medyada geniş yankı uyandırmıştır.

16) Derin Sofular Cemaati: Fısıltı gazetesinde, Derin devletle işbirliği içinde olduğu ileri sürülen ve bu lakapla anılan cemaat, Ömer Öngüt adında bir kişi tarafından yönetilmektedir. Sakarya’da konuşlandırılan ve İstanbul’da Hakikat Neşriyat adı altında yayın yapan bu merkez, rejime muhalif olan Nakşibendiler karşı şiddetli bir savaş sürdürmektedir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

10) NAKŞİBENDİ TARİKATININ yazılı kaynakları

Nakşibendi Tarikatı henüz kurulmadan önce de Tasavvuf konusunda epeyce kitap yazılmıştır. Bu kitapların çoğunda bu tarikattan hiç söz edilmemiştir. Örneğin, 986-1072 yılları arasında yaşayan Abdulkerim el-Kuşeyri, Nakşi Tarikatının kurucusu olduğu ileri sürülen Muhammed Bahauddin Buhari’nin (1318-1389.) doğumundan en az 246 yıl önce ünlü risalesini yazmıştır. Bu risalede elbette ki tarikatın adının geçmesi imkansızdır.

Nakşibendi Tarikatının ilk kaynağı Raşahât Aynu’l-Hayat adlı kitaptır. Bu kitap, İstanbul’un fethinden 10 yıl kadar sonra, Afganistan’ın Herat kentinde yazılmıştır. Kitabın yazarı Ali b. Hüseyn el-Vâiz el-Kâşifî el-Beyhaqıy’dir. (1462-1533) yılları arasında yaşayan yazar, bu kitabı Farsça kaleme alınmıştır. Yazar, Ünlü Afganlı bilgin, Molla Câmî'nin bacanağıdır. Kitapta, Nakşi rûhânile­rinin biyografilerine yer vermektedir. Raşahât, İzmir Kadısı, Trabzonlu Muhammed Ma'ruf b. Muhammed eş-Şerif el-Abbasî tarafından III. Sultan Murad zamanında (1585 yılında) Osmanlıca’ya çevrilmiş, Cumhuriyet dönemimde Nakşibendilerin ünlü şair ve yazarı Necip Fazıl Kısakürek tarafından sadeleştirilmiştir. Bu kitabın yaygın nüshaları, 1874 milâdî tarihinde İstanbul’da Sarıgez Taş matbaasında basılmıştır. Kitap Nakşibendilerin bir çeşit Kur’ânı sayılmaktadır. Onun için Nakşibendi Türk yazarların tarikatla ilgili çalışmalarında bu kitaptan birçok alıntı bulunur. Örneğin, Yaşar Nuri Öztürk ve Selçuk Eraydın adlı kişilerin yazdıkları «Tasavvuf» konulu kitaplarda da bu alıntılara rastlanmaktadır.

Raşahât’tan sonra, Nakşibendilere ait önemli yazılı kaynakların adları da şöyledir:

1. Rabbani’nin Mektupları ve risaleleri (hemen hepsi de farsçadır)

2. Halid Bağdadi’nin Rabıta risalesi, divanı ve mektupları.

3. Muhammed bin Abdillah el-Khânî’nin El-Behcetu’s-Seniyye adlı kitabı,

4. Onun torunu Abdulmecid’in, El-Hadaiqu’l-Wardiyya adlı kitabı

5. Muhammed b. Süleyman el-Bağdâdî’nin El-Hadîqatu’n-Nediyye adlı kitabı

Arıca Yaşar Nuri ve Selçuk Eraydın başta olmak üzere bazı çağdaş Nakşibendiler de bu tarikat hakkında kitap yazmışlardır.

About irFaN DeRiN GüNDeM

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

KÜRT ACILIMININ TÜM DESiFRESi

iYi iZLE AKP TÜRKiYEYi BÖYLE SATIYOR _______________________________________________________________________ OLASI BiR iSTANBUL DEPREMi OLURSA AMERIKA TÜRKIYEYI ISGAL EDER