Header ads

Header ads
BU DESiFREYi OKUMAK iCiN .RESME TIKLAYIN KONU ARSiViNDEN DE BULABiLiRSiNiZ
» » » » » » » » » DÜNYANIN EN TEHLiKELi ÖRGÜTÜ SCiENTOLOGY














DÜNYANIN YENi DiN ANLAYISINA

HAZIR OLUN

BU DiN FELSEFESiNi YAYARAK TÜM DÜNYANIN DiNiNi TEK BiR DiN VE iNANIŞ FELSEFESi HALiNE GETiRECEKLER



BAKIN BiZiM DiYORLAR SÜPHENiZ OLMASIN SIRA TÜRKIYEDE KÜRDISTAN PROJESi BUDUR







GOOGLE EARTH TTEKi iSARETLi YERLER ÖZELLiKLE YARI iNSAN YARI HAYVAN OLAN SÜRETLERE DiKKAT EDiNiZ VE HEPiMiZiN KULLANDIGI VEBiLDiGi FiREFOX iNTERNET BROWSER PROGRAMININ SiMGESi iCONUDA VAR 5.ci DAKKADAN SONRA

YARI İNSAN YARI HAYVANDAN ZiYADE BiRDE YARI ERKEK YARI KADIN YAPMA PROJELERi VAR

YAHOVA BELDEN YUKARISI KADIN BELDEN ASAGISI ERKEK OLARAK

HATTA
JB DEDiKLERi YOHiN VE BOGAZ DEDiKLERi 2 SÜTUN BiRi ERK BiRi DişiLiGi SiMGELER VE

BUNLARIDA BELLi NOKTALARA DiKiYORLAR SULTAAN AHMETTEKi DiKiLi TAS ONU SiMGELER

BUNLARLA BiRSEYLERiN MESAJINI VERiRLER.

Kutsal Ruh’a inanıyorum”
dediğimiz zaman,
insan kişiliğine girip
onu değiştirebilecek
ve bunu yapmayı isteyen
diri bir Tanrı’nın var olduğuna
inandığımızı ifade etmiş oluruz.
J.B. PHILLIPS

BUNLARIN TEK AMACI iSLAMI EN GÜçLÜ DiN iNANISINI YOK EDEREK TEK BiR DÜNYA DiNiNi KURUP DÜNYAYI ELE GECİRMEK

DAHADA AYRINTILARA GiRMEDEN BiTiRiYORUM

ViDEOYU DiKKATLE iZLEYiNiZ


DÜNYADAKi iLGiNÇ YERLER VE BU DiNiN SiMGELERi HERYERE BiR KULP BULMUSLAR


Birçoklarının Tanrı olarak adlandırdığı şeye beynin insanoğlunu bağlamasındaki eşsiz rolünü keşfetmeden önce; onun fiziksel bedenle Yaradanın kaynağı arasında ilk bağlantı noktası olduğunu belirleyen insan kalbi hakkındaki bilimsel bilgiyi onurlandırmak gereklidir.
SiNSi VE PROFESYONELCE SEYTANIN MEŞRULUGUNU ÜFÜRÜYORLAR ÇÜNKi ONLARDA SEYTANA TAPIYORLAR


Yakın zamandaki hayret verici bir kanıt; kalbin beyin şekillenmeden önce bile doğmamış olan fetusta atmaya başladığına işaret etmektedir.Bu sebeple, kalbin insan hayatını başlatıcı olan en temel konumu tamamen elinde bulundurduğu gözükmektedir. Tüm bunlara rağmen bilimadamları yine de bizlere fiziksel varoluşu veren bu temel otomatik-ritmik kalp atışı fonksiyonunun otomatik olarak başlamasına neyin sebep olduğunu keşfetmelidirler.


Nörobilimadamları şimdi daha önceleri bilinmemesine rağmen kalbin bazen kalpteki beyin olarak da adlandırılan kendi bağımsız sinir sistemine sahip olduğuna işaret ederek; sadece kalpte 40,000den fazla sinir hücresi (nöron) olduğunu keşfettiler.


Buna ilave olarak kalp; beyinden 5,000 kere daha büyük elektromanyetik bir alana sahiptir ve bu alan fiziksel bedenin ötesinde manyetometre ile 10 feete kadar ölçülmektedir.


Bu da; biz insanların iyileştirici (veya negatif) düşüncelerinin uzatılmalarına veya değiştirilmelerine olanak tanıyan, daimi olarak birbirine karışan enerji alanlarına sahip olduğumuza işaret eden dini öğretiler için bir dayanak oluşturmaktadır.


Kalbin enerji alanı beyninkinden daha büyük olduğuna göre; kalpten beyine gönderilen duyguların ve bilginin, yükseltilen sezgi yollu olan berraklığı ve artan iyi olma halini tanıtarak beyin fonksiyonları üzerinde çok derin etkilere sahip olabileceğini tahmin ediyoruz. Kalp ve beyin arasında karşılanan bu denge veya uyum hali minnetle stresi ortadan kaldırır ve kendinle barışık olmayla beraber yaratıcılık olarak adlandırdığımız kişisel duruma da izin verir!


Bu kuvvetli uyum herbir kişinin kalp ritminde başladığından dolayı kalbe; insanoğlunun doğumuyla başlayan aşırı hassasiyet, yüksek bilinç veya dini enerjiler arasındaki iletim hattı veya kanal gözüyle de bakılabilir.


Kalp uyumunun bilimsel olarak belirlenen bu durumu, insan kalbinin ruhun merkezi olduğunu belirten pek çok dünya dinlerinin öğretilerini de desteklemektedir. Dini öğretiler kişilerin uyumlu kalp enerjilerinden birleşmiş tek bir huzur dolu kalbe, manen ilham almış tek bir iyileştirici amaca dahil olmasının insanlığın bir vazifesi olduğunu ileri sürerler.


Beynin sevginin kalp enerji kuvvelerini desteklemedeki rolü hakkında daha fazla değerlendirme yapmaya başlamadan önce; bilimadamlarının insan beyninin pek çok bölgesinin ve sayısız aktivitelerinin nöron impalslarının hızlanmasıyla yanıp yanıp sönmesinin resimlerini gösterdikleri bir laboratuarda durduğunuzu hayal edin...


Belirli beyin bölgelerindeki sayılamayan bu nöral ışık aktivitelerini bilfiil gözlemledikçe, insan beyninin bu fonksiyonu görmesi için nasıl dizayn edildiğini merak ediyor musunuz? Bu beynin Yaradanınızla ince bir bağlantı sağlayarak, kalbinizle işbirliği halinde olduğunu hayal edebiliyor musunuz?


Beyindeki bu gizemli ışık aktivitesini izledikçe kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Gördüğünüz şeye herhangi bir parçanız inkar etmek veya iman etmemek istiyor mu veya kendinizde bu beyin ve gerçekten nasıl çalıştığı hakkında artan bir merak mı hissediyorsunuz? Hem beynin hem de kalbin insanların Yaradanlarından haberdar olmaları için yaratılmış olduğu fikrini keşfetmeye kendinizi istekli hissediyor musunuz?


Seven kalbinizin ve olağanüstü beyninizin fiziksel yaşam süresince gerekli olan dine yönelme ve destek için sağlıklı olmasını ve Yaradanınızla bağlantılı olmasını ister miydiniz?


Yakın zamanda yapılan pek çok bilimsel ve teknik keşifler arasında, çok şükür beynin Tanrının enerjisinin dini reseptörü (alıcısı) olduğunun temel gayesini belirleyen çeşitli araştırmalar var.


Nörobiyoloji, Nörokimya ve Nöropsikoloji gibi yeni gelişen tıp alanları ve PET (Pozitif Emisyon Tomografi), SPECT (Tek Foton Emisyon Hesaplanmış Tomografi) gibi teknik imajlama cihazları beynin belirli bölgelerinin aktivitelerini ve özellikle de beynin Tanrı kapasitesinin gelişme kaydetmesi gerekli frontal kısımlarını belirlemek için kullanmaktadırlar. Ve beyin o dini kapasiteye ilk kritik aylarında ve çocukluk çağı büyüme devresinde derhal açılım yapmalıdır!


Nihayet bilim; insanların uyumlu kalpleri ve uygun beyin gelişimleri aracılığıyla Tanrıyı tanımanın, sevgiyi hissetmenin mistik ifadesine erişmede dini öğretilerle birleşebilir.


Hatırlanması kesinlikle can alıcı olan şey ise; fiziksel yaşamla ruh enerji bağlantısının doğumda tamamen oluşmadığı ve ondan sonraki birkaç yıl içerisinde de tamamen elde edilebilir olmadığıdır.


Bir bebek doğduğunda, onun beyni bir yetişkin olarak sahip olması gereken nörolojik bağlantıların neredeyse %50sine sahiptir ve bu hızlı büyüme bundan sonraki birkaç sene içinde oluşmalıdır.


Bu dini kapasite eğer beyin normal fiziksel büyümesine ulaşmışsa; anneden ve aileden gelen daimi idrak veya akıl nuruyla (kalp sevgisi) geliştirilmelidir. Eğer bu temel büyüme yakıtı ilk aylarda ve yıllarda bulunmazsa; bebeğin beyin gelişimi bu temel idrak veya akıl nurundan veya sevgi enerjisinin yoksunluğundan çeşitli ciddi tepkilere yolaçarak, büyük ihtimalle kesilmiş olacaktır.


Bilimsel araştırmalar kişinin frontal beyninin eğer küçükken idrak veya akıl nuruyla ve sevgiyle düzgün bir şekilde gelişmezse; bu durumda neticelenen idrak veya akıl nurunun büyük bir olasılıkla çeşitli mümkün fiziksel, duygusal ve davranışsal problemlerle, disfonksiyonel (işlev görmeyen) bir beyine yolaçacağını açıklamaktadır. Görünüşe göre bu; beynin hem daha önceki evrimsel gelişiminden olan daha evvelki bölgelerinde hem de frontal loblarında ve korteks bölgelerinde daha fazla modern eklentiyi kapsaması nedeniyle idrak veya akıl nuru üzerinde etkili olmak için dizayn edilmiş olmasından dolayı ortaya çıkmaktadır.


Gerçeği söylemek gerekirse beyin bölgesinin aktivitesinde bir veya pekçok bölgedeki aksamalara ve dengesizliklere yolaçan; bu idrak veya akıl nurunun noksanlığıdır.


Yeni yaratılmış olan PET ve SPECT beyin tarama cihazı yakın senelerde Epilepsi (Sara hastalığı), Dikkat Eksikliği Bozukluğu, yaralanmalar, sayısız duygusal haller ve daha fazlasına sahip olan kişilerin beyinlerini iyileştirmeye yardım etmeye kendini adamış olan aydınlanmış doktorlara yardımcı olmaktadır. Onların çalışması 13-19 yaş arasındaki gençlerdeki ve yetişkinlerdeki alkol ve uyuşturucu bağımlıklarının beyin üzerindeki negatif etkilerinin imajlarını da göstermekte, onlardan vazgeçirmektedir.


Modern yaşamın düzensiz doğasından gelen artan miktardaki stresin Kortizol denilen toksik bir beyin hormonunu yarattığına inanılmaktadır. Eğer yüksek kortizol seviyeleri beyinde süresi uzatılmış dönemden daha fazla kalırlarsa, bazı kritik beyin bölgelerinin nöral aktiviteden tamamen yoksun olabilecekleri sonucuna varılmaktadır. Nöral aktivite durakladığı zaman, beynin frontal loblarındaki ışık aktivitesi kararmakta ve kişide saldırganlığı kontrol etme, negatif düşünceler ve duyguları düzenlemek için azalmış kabiliyet oluşmaktadır.


Kalp ve insan beyninin idrak veya akıl nuruna ve sevgiye olan ihtiyacı hakkındaki bu bilgiyi öğrenme amacının; çocukları negatif davranışlar sergileyen annelere ve ailelere, yüksek bilinçlerine bağlantıdan yoksun olmaktan dolayı acı çeken kişilere odaklanmadığını kavramak çok önemlidir. Aksine, sonunda Tanrıyla olan manevi bağlantıya erişmede hem kalbin hem de beynin idrak veya akıl nuruna ve sevgiye ihtiyacı olduğu idrak edilmektedir. Bu insanın bebeklik fiziksel büyüme evresinde kritik olarak doğrudur fakat ondan sonraki yetişkinlik yılları sürecinde de doğrudur.


Öyleyse bu bilgiyle biz insanoğlu; fiziksel yaşamımız süresince hem kalplerimizdeki hem de beyinlerimizdeki idrak veya akıl nurunun/ sevginin daimi yakıtıyla yaşamak için yaratılmışız. Kendimizi eğitmeliyiz ve elimizde olan herşeyi kalplerimizin ve beyinlerimizin düzgün şekilde fonksiyon gösterme yetisi için yapmalıyız. Bir kişinin beyninin iç durumu ve herhangi zarar görmüş veya dengelenmemiş alanları bir kez tarandıktan sonra ve rehabilitasyon (yeniden iyileştirme) için yeni yaklaşımlar uygulanabildiğinde sağlık farklı bir şekilde görülecektir. İnsan davranışındaki en temel unsurun soyaçekim veya çevre olup olmadığı hakkında uzun zamandır olan bir soru; kalp hakkındaki yakın zamanda olan keşiflerin kullanımıyla beraber yeni tomografi taramaları ve daha önceki on yıllarda bilinmeyen mevcut beyin imajlama bilgisiyle daha iyi anlaşılabilir.


İnsan türünü içten gelen ahlaksal yönelimlere ve pozitif duygusal davranışları korumaya neyin sebep olduğunu derinlemesine anlamanın ve insanlığın dini gelişiminde neyin hayati rol oynadığının farkına varmanın şimdi tam zamanıdır.


İnsanoğlunun yaratıldığı modeli, şimdiki evrimsel sürecimizin durumunu ve o modelin fiziksel hayatta nasıl en iyi şekilde ifade edilebileceğini bilmeye ihtiyacımız var. Bu belki de sevecen davranışımızı bütün insanlara, özellikle de bebeklere ve çocuklara karşı yetkili olabileceğimizi geliştirmede belirlenmiş andır. Negatif kişisel ve sosyal problemleri nasıl düzeltebileceği ve her kişinin insan özellikli olduğu, ruhani ifadesini kazanacağı daha parlak bir geleceği geliştirmeyi keşfetmek için pek çok yaratıcı kalbe ve zihne ihtiyaç bulunmaktadır.


Bebekler ve çocuklarla ilişkili olanlarımız bu süre zarfında kalp ve beyin bağlantısı hakkında kapsamlı bir biçimde okuyabilirler, sevgiye dayalı anne-babalık ve öğretiyi tartışabilirler ve beynin olağanüstü dizaynı hakkındaki PET ve SPECT fotoğraflarını açığa çıkartabilirler. Herkesin iyiliği için evvelden tasarlanmış değişiklikleri yerine getirmeye katılabiliriz. Anne-babalar, günlük-bakım bireyleri ve merkezleri, ev öğretmenleri ve bir çocuğa sahip her yetişkin; insan hayatındaki kalp ve beyin hakkında 21.nci yüzyıl bilgisini paylaşmada önemli bir halkayı temsil etmektedir.


Kalbi idrak veya akıl nuruyla zenginleştirilmemiş ve beyin deneyimine sahip olmayan yetişkinlerin çeşitli nöral ve elektriksel dengesizliklerden ve hatta dayanmış olabilecekleri stresle-uyarılan kortizol hasarından toparlanabilmelerini keşfetmeye yanaşacağız. Kuşkusuz bu doğal iyileşme en azından yeni çağın heyecan verici bir başlangıcıdır ve kalp-merkezli ve beyni sağlıklı, telepatik ve diğer olağandışı yeteneklere sahip olan yeni jenerasyonların doğuşu oldukça insan bilincinin müthiş bir dinsel genişlemesi olmaktadır.


Evet, bu akıl almaz derecede umut verici bir zamandır! Meditasyon ve dua, müzik ve ses, doğa ve onun yeryüzünden gelen sayısız sağlık veren ürünler gibi araçlara ve bize yardımcı olan bugünkü pozitif bilimsel ve teknik donatım araçlarına şimdiden sahibiz. Bizim şimdi kafa tutmamız, bize yardımcı olabilecek pek çok gelişme hakkında yalnızca bilgi sahibi olmak değil; onları kullanmaktır! Ve onları hem kişisel olarak hem de yerel ve küresel toplumda uygulamaktır. Barış bunun armağanıdır. Kafa tutup tutmamadaki sorumluluklarımızı kabul edeceğiz ve bu kalbi arayıp bulma ödülünü de hem kendimiz hem de çocuklarımız için kazanacağız.


İndigo çocuklar, Kristal çocuklar, Ozun çocukları gibi isimler ve v.s., insanlık gelişimimizin yeryüzüne dönen bilge ve sevgi dolu ruhlar tarafından yükseltildiği izlenimini uyandırmaktadırlar. Kalp ve beynin keşfi, Tanrı dizaynının eserleri olarak kendimizi anlamayı güçlendirmeye devam ettirirken; en sonunda belki de biz insanlar ana niteliğimizde ne kadar aynı olduğumuzu anlayacağız ve daha sonra da bunu herbirimizi tek bir aile olarak kabul eden eşi benzeri olmayan beyinlerimize ve kalplerimize uygulamaya




Foton kuşağı nedir?


Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton kuşağı güneş sistemimizi terkedecek.

Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye). Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı). Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.

Foton kuşağının kendisinin de aurası var ve ilk aura katmanına (enerji seviyesine) 1962 yılında dünyamız (ve tüm güneş sistemimiz) girmiş durumda. Yani şu anda foton kuşağının düşük enerjili ilk kısmının içinde bulunuyoruz. Dünya'mız ikinci enerji seviyesine ise 1987 yılında girdi. 2012 yılında üçüncü enerji seviyesine girmesi sırasında 110-144 saat (5-6 gün) boyunca karanlıkta kalacağız. Üçüncü enerji seviyesine (foton kuşağının kendisinin bulunduğu esas enerjili kısım) girildiğinde ise karanlık sona erecek ve artık hiç gece olmayacak yeryüzünde. Sırasıyla yazarsak:

1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık

2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu)

3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.

5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).

Kısaca, foton kuşağı dünya'daki tüm yaşam için çok büyük bir faydası olan, yüksek enerjili fotonlardan oluşan devasa bir kemer. Güneş sistemimiz bu kuşağa girdiği zaman tekrar çıkması 2000 sene sürecek. Foton Kuşağı (Manaşik Halka) kendi etrafındaki dönüşünü 25.860 yılda bir tamamlamakta ve güneş sistemimiz her bir 10.500 yılda bir foton kuşağına girmekte. Foton kuşağı torus şeklinde (araba lastiği biçiminde) bir kemer ve bunun kalınlığı (çapı değil, kemerin kalınlığı) 2000 ışık yılı. Önemli bir husus elektrikli hiçbir aygıtın ise foton kuşağına girildikten sonra hiçbir şekilde çalışmaması. 2000 yıl boyunca sürecek olan safhada elektrik enerjisi ile çalışacak araca ihtiyaçta olmayacak zaten. Çünkü süperbilinç halinde olma hali ve foton enerjisi kullanabilecek teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmaya ihtiyacımız olmayacak.

Foton kuşağı (Photon Belt) konusunda daha detaylı bilgi için Virginia Essene'nin "Galaktik İnsan" kitabını tavsiye edebiliriz




SCiENTOLOGY

ÖRGÜTÜ






En ünlü üyesi Tom Cruise olan tarikatın geçen Ramazan'da iftar yemekleri düzenlediği ortaya çıktı Almanya’nın Hamburg Eyaleti İçişleri Bakanlığı, Scientology tarikatı konusunda Almanya’daki Türkleri uyardı. İçişleri Bakanı Udo Nagel, bakanlık bünyesinde Scientology’ye karşı bir çalışma gurubu oluşturulduğunu, bu grubun içinde de Türk vatandaşları için “özel bilgilendirme servisi” bulunduğunu belirtti. Nagel, “Scientology’nin son zamanlarda Türk derneklerinde yandaş kazanma çabasında olduğu tespit edilmiştir. Bu örgüte karşı Türk vatandaşlarının dikkatli ve hassas davranmalarını istiyoruz” dedi. Çalışma gurubu başkanı Ursula Cabera da, tarikatın son günlerde Türk derneklerinin içine girerek, gençleri uyuşturucuyla mücadeleyi kullanarak propaganda yaptığını söyledi. Scientology’nin Berlin’deki camilere kadar sızdığı Ramazan’da dinler arası diyalog adı altında iftar yemeği düzenledikleri iddia edildi. 1954’te bilimkurgu yazarı Ron Hubbard’ın Hollywood’da kurduğu tarikat insanların 75 milyon yıl önce galaksideki 76 gezegenden sürgün edilerek dünyaya geldiğini savunuyor. 10 milyon üyesi olan tarikatın ABD’den sonra en güçlü olduğu yer Almanya.

DÜNYANIN EN TEHLiKELi ÖRGÜTÜNÜN iCiNE SIZAN TÜRK GENCi


yükleyen irfan3334



Bir ülkede eğer din konusu aşırı saldırıya uğrarsa, mevcut dini değerler konusunda insanlar sürekli saldırıya uğrarlarsa, elbetteki sapkın inançlar manevi bunalım geçiren gençleri tuzaklarına düşürmek için fırsat bekleyecekler. Nitekim ülkemizdeki bu manevi kaostan yararlanan bu tür sapkın fikirler lüks otellerde seks partileri vererek toplumdaki zafiyetleri de kullanarak ülke gençlerini tekellerine düşürmektedir. Mevcut dinimizin sapkınlıklara asla izin vermediğini biliyoruz. Ancak ülkemizde kutsal dinimize ve değerlerimize o kadar çok saldırı vardır ki gençlerimizde neye inanıp neye inanmayacağını şaşırmış durumda. Asırlardır kutlanan kurban bayramı bakın ne hale geldi, vay neymiş hayvan haklarımıymış, vahşetmiş falan filan. Şunu açıkça söyleyeyim birkaç yıla kadar Müslüman halklar kurbanı gizli


Gizli kesmeye başlayacaklar. Bu toplumu bu hale getirenler utansın. Bu toplumun inanç değerlerine saldıranlar utansın.



Gelelim Scientology tarikatına. 11.08.05 tarihinde nokta dergisinde Tutkun AKBAŞ’ın araştırması bundan iki yıl önce bunu haber vermişti.


Londra’nın en işlek istasyonlarından Goodge Street’in hemen yanı başındaki Tottenham Court Road Caddesi’nde, nerdeyse dört yıldır hiç kaldırılmadan duran “Eleman aranıyor” ilanını gördüğünde, 28 yaşındaki İpek kendini şanslı hissetmişti. Çünkü İngiltere’nin en popüler eczanelerinden Boots’taki randevusuna daha 45 dakika vardı. Boots’un hemen çaprazındaki bu “Eleman aranıyor” ilanını değerlendirmek için vakit var demekti. İki katlı lüks binanın kocaman tabelasında yazan ‘Church of Scientology’ yazısının ne anlama geldiği konusunda da hiçbir fikri yoktu. Kapıyı çaldı, geniş bir salona girdi. Kendisini güler yüzle karşıladılar. Hemen beş sayfadan oluşan bir formu doldurmaya başladı. Kişisel bilgiler bölümünün ardından hiçbir iş ilanında karşılaşmadığı garip sorulara yanıt verip vermemek konusunda tereddüt etti: “Reenkarnasyona inanır mısınız? Geçmiş hayatınızda ne tür bir tecrübe yaşadığınızı biliyor musunuz? Hiç uyuşturucu kullanıp cezaevine girdiniz mi?” gibi birbirinden tuhaf onlarca soruya yanıt verdi. İstanbullu İpek’i -Londra’da başlayan öğrencilik serüveninde- bu iş görüşmesinin ardından ilginç olaylar silsilesi bekliyordu. İpek orada değil ama Boots’ta işe başladı. Ama her gün o tuhaf yerin önünden gidip geldi işine. Bir gün sigara almak için büfede beklerken 35 yaşlarında bir İtalyan erkek, sigara parasını verdi. Çünkü İpek’in bozuğu yoktu ve adam, centilmence bir hareketle İpek’le tanışma fırsatı da yakalamış oldu!


Aradan uzun bir zaman geçti. Kısa bir seyahat için İstanbul’a döndüğünde, o esrarengiz İtalyan nerdeyse her gün Boots’a uğrayıp İpek’i sordu. Boots çalışanları durumdan kuşkulandılar. Yine aradan günler geçti. İpek otobüs durağında beklerken, kendisine gülen bir adamla göz göze geldi. Önce tanıyamadı, sonra hatırladı. Yine o adamdı. Yine aradan günler geçti. Bir gün İpek, bir İngiliz arkadaşıyla salaş bir İtalyan restoranına yemeğe gitti. Tam ilk içkilerini yudumlamışlardı ki, garsonlardan biri İpek’e gelip, “Size bir telefon var” dedi. İpek şaşırdı, inanamadı. “Yanlışlık olmasın” dedi. Garson, “Telefondaki ses sizi tarif ediyor” dedi. İpek telefonu aldığında, karşısındaki yine bu İtalyan’dı. “Benimle bir akşam buluşma sözü vermezsen telefonu kapatmam” dedi. İpek "Pekâlâ" demek zorunda kaldı. İlk buluşmaları gerçekleşti.


National Film Theatre'da oynayan gizemli bir Fransız filmi 'Green Line'a gittiler. Sohbet sohbeti açtı. 35 yaşındaki İtalyan, İpek'e bir ara ağrılarından ve sıkıntılarından nasıl kurtulduğunu anlatmaya başladı. İtalyan'ın bir zamanlar karnında ciddi ağrılar varmış ve yok olmuş, çünkü bunun sırrını çözmüş. Meğer İtalyan, Ortaçağ'da bir şövalyeymiş. Karnından bir kılıç darbesi almış. Ağrılarının kaynağı buymuş. Bu gizemi çözünce de ağrılarından kurtulmuş. İtalyan, sonuç olarak İpek'e, insanın her türlü sıkıntısını çözmesinin yolunu, geçmişindeki izlerde araması gerektiğinden bahsetti. İşin ilginç tarafı, İtalyan, randevuya tıpkı İpek gibi, yeşil pantolon, turuncu bir tişört ve yeşil hırkayla gelmişti. Sanki önceden sözleşmişler gibi. Konuşmanın bir yerinde İpek'e, "Kırmızı palton çok yakışıyor" dedi İtalyan. İpek için film burada koptu. Çünkü takip ediliyordu.




EN TEHLİKELİ TARİKAT


Dünyanın en hızlı yayılan tarikati Scientology, bir çok ülkede tehlike çanları çaldırıyor. Almanya yasaklamaya hazırlanırken, ABD vergi almayarak bu tarikatı destekliyor. Bilimden yola çıkan tarikat, gizemli aleti ile ilgi çekiyor. Bu alet sözde beyni temizliyor.


Scientogy tarikatının Türk avına çıktığını tespit eden Hamburg Eyaleti İçişleri Bakanlığı, Türk vatandaşlarını uyararak, dikkatli ve hassas davranmalarını istedi.


Hamburg Eyaleti İçişleri Bakanı Udo Nagel, yaptığı basın toplantısında, bakanlık bünyesinde Scientology'ye karşı bir çalışma grubu oluşturulduğunu, bu gurubun içinde de Türk vatandaşları için "özel bilgilendirme servisi" bulunduğunu belirtti.


Türkçe olarak hazırlanan broşürlerin en kısa zamanda Türk dernekleri, sivil toplum örgütleri ve kuruluşları tarafından dağıtılacağını kaydeden Nagel, şunları söyledi:


"Scientology alı örgütün son zamanlarda Türk derneklerinde yandaş kazanma çabasında olduğu tespit edilmiştir. Bu örgüte karşı Türk vatandaşlarının dikkatli ve hassas davranmalarını istiyoruz."


HEDEF TÜRK DERNEKLERİGARİP VAATLERİ


Hayatta daha başarılı olma, her insanın şu anda olduğundan daha yetenekli hale gelebileceği vaadinde bulunuluyor. İşte bu vaatlerini tarikat ilginç bir aletle gerçekleştiriyor. İnsan vücuduna 1.5 voltluk elektrik verilerek zihin kontrol aleti gibi çalışan, yalan makinesine benzetilen E-Metre aygıtı.



Çalışma grubu başkanı Ursula Cabera da örgütün son günlerde Türk deneklerinin içine girerek, gençleri uyuşturucuyla mücadele için bilgilendirmeye yönelik propaganda çalışmalarında bulunduğunu belirterek, Türk vatandaşlarının bu konuda dikkatli olmalarını istedi.



DÜNYANIN EN TEHLiKELi ÖRGÜTÜNÜN iCiNE SIZAN TÜRK GENCi-2




yükleyen irfan3334


İtalyan, İpek'e Scientolog olduğunu itiraf etti. İpek korktu. İtalyan, onu sürekli aradı. Bir gün İpek arkadaşlarına telefonunu açtırdı ve İtalyan'ı tehdit ettirmek zorunda kaldı. İpek'in işyerine çiçekler gönderdi. Yine mesajlar çekti. Sonra birden kayboldu. İngiltere'nin başkentinde yalnız bir Türk'ün başına gelen bu olay, belki binlerce Scientology vakasından biri.


Die Welt'te uyarı


Geçen şubat ayında Almanya’da yayımlanan Die Welt gazetesinde çıkan bir haber, Türkiye'yi yakından ilgilendiriyordu. Haberin başlığı, “Uzmanlar uyarıyor: Scientology Tarikatı Türkiye'de yayılmayı planlıyor” idi. Hamburg İçişleri Bakanlığı'nın Scientology Tarikatı ile ilgili araştırma yapan biriminde uzman olarak görev alan Ursula Caberta'nın uyarılarının da yer aldığı haberde, tarikatın gerçek kimliğini açığa vurmadan İstanbul'da kurulacak bir organizasyon ile Türk ekonomisine giriş yapma niyetinde olduğu iddiasına yer veriliyordu.


Bu arada aynı tarihte, 31 yaşındaki İhsan Göktaş,(YUKARIDA HAZIRLADIGIM ViDEODAKi TÜRK GENCi) yıllarca üye olduğu tarikattan ayrıldıktan sonra yayımladığı gizli raporda, Türkiye’nin Scientology’nin genişlemesi için seçilen 1 numaralı ülke olarak gösterildiğini açıklıyordu. Yıllarca tarikat hakkında elde ettiği bilgileri ve gizli Türkiye raporunu Hamburg Eyaleti İçişleri Bakanlığı Scientology Çalışma Grubu Başkanı Ursula Caberta'ya veren Göktaş, “Beni, tarikat düşüncesini Türkiye'nin dört bir yanına yaymam için seçtiler ve kullandılar. Hedef Türk ticaretini ele geçirmekti” açıklamasını yapıyordu. Dünya çapında 3500 civarında kilisesi, 155 ülkede faaliyeti ve 8 milyon üyesi olduğu bilinen, Tom Cruise, John Travolta, Nicole Kidman, Demi Moore gibi Hollywood yıldızlarının fanatiği olduğu, “Dünyanın en hızlı yayılan dini” iddiasındaki Scientology’nin Türkiye’de de faaliyet gösterip göstermediği hep merak konusuydu. Türkiye’deki temsilcileri ve bağlantılarına ulaşan Tempo muhabiri, Scientology’nin Türkiye’yi kendine yeni üs olarak seçtiğinin bilgilerini ilk kez gün yüzüne çıkarıyor.


Araştırmanın ilk ayağı Scientology’nin resmi internet sitesine atılan bir e-mail ile başladı. Gazeteci kimliği gizlenerek Scientology’ye atılan “Meraklı bir Türk” mesajına, Z.G. adında bir Türk’ten yanıt geldi. Mesajda, Türkiye’de irtibat kurabileceğimiz U.T. adındaki isimle ilgili bilgilere yer veriliyordu. Tempo muhabirinin yaptığı araştırmalarda, Z.G. ve U.T.’nin henüz yeni faaliyete geçmiş olan bir internet sitesi ve yayıncılık şirketinde de ortak oldukları ortaya çıktı. Bu iki isim, İstanbul Ticaret Odası kayıtlarında henüz iki ay önce kurulduğu anlaşılan bir yayınevinin sahibi. Ayrıca Scientology’nin resmi sitesindeki Türkiye bağlantısında U.T.’nin ismi de yer alıyor. Tempo, uzun çabalar sonucunda hem Z.G.'yi, hem de U.T’yi konuşturmayı başardı. Bu arada Scientology’nin resmi internet sitesinde, Türkiye 'Starting Point' olarak belirlenmiş durumda. Yani faaliyetlerin başlatıldığı ülke.


Peki 8 milyon üyesiyle, yeni çağın bu kült tarikatının amacı ne? Scientology'ye inananlar neyin peşinde? Tarikatın temelini atan kişi, 1986'da ölen bilimkurgu yazarı Ron Hubbard. Tarikatın temelini attığı kitabının adı 'Dianetik: Ruh Sağlığının Modern Bilimi'.


Tarikatın varoluş hikâyesi ise ilginç: 75 milyon yıl önce, Xenu adında, gezegenler arası kötü bir savaşçı, birçok gezegenin yaşayanlarını öldürüp dünyaya getirmiş ve 'tetan'ları -yani ruhları- atmosfere yayan bir doğal afetler reaksiyon zinciri kurmuş! Atmosfere yayılan bu ruhlarsa, insanların bedenlerine girmiş. Şimdi Scientology’ye inananlar bunu çıkarmanın peşindeler!


Hollywood yıldızlarının üyesi olduğu, ABD'de devlet tarafından bile desteklenen, 'sır dolu' bir teknolojiyle, sıkıntılardan uzaklaştırma gerekçesiyle insanlara aletler bağlayan, dünyanın en zengin tarikatı Scientology, artık Türkiye'de. Türkiye'deki resmi, ekonomik faaliyetlerini bir yayıncılık şirketi üzerinden yapıyorlar. İnternet sitelerinin adı www.superkitaplar.com. Burada Ron Hubbard'ın kitapları pazarlanmaya başlandı bile. Bu arada, Türkiye'deki sayıları konusunda açıklama yapılmıyor.


Scientology Nasıl Örgütleniyor?


1. Bütün hedef aldığı ülkelerde çok sayıda alt örgütler ve paralel yapılanmalar ile biçimleniyor.

2. Hepsi Los Angeles’taki merkeze ve mesela Almanya içinde Kopenhag’daki ‘Advanced Organization’ adlı kuruluşa bağlı faaliyet gösteriyor.

3. Scientology’nin ekonomide işletmecilik, pazarlama, teknoloji pazarlama gibi hizmet sektörleri ile ilgilendiği biliniyor.

4. Kendileriyle irtibat kuran herkesle mutlaka iletişime geçiyorlar.

5. Küresel bir yönetim ağınca yönlendiriliyorlar. Yapısı çok sayıda örgüt ve gruptan oluşuyor.

6. En üst birimi Los Angeles’taki ‘Dini Teknoloji Merkezi’ (RTC). Başındaki isim: David Miscavige.

7. RTC’nin amacı, Scientology’nin teknolojilerinin doğru ellerde olmasını, doğru kullanılmasını ve üyelerin güvenliğini sağlamak.

8. RTC bünyesinde bir de ‘uluslararası işletmecilik’ birimi var. Burada sektör bazında stratejiler ve planlamalar yapılıyor. Bu bölümün başında adına ‘Watchdog-Committee’ denilen bir komite var. Bu komite teftiş ve denetleme faaliyetlerini yürütüyor ve bünyesinde çok sayıda sorumluluk sahalarını paylaşan gruplar var.

9. Scientology çeşitli örgüt türleri ve sektörlerdeki faaliyetleriyle dikkat çekiyor. Bunlarsa: Şöhret Merkezleri Sektörü, Uluslararası Scientology Misyonları Sektörü, Scientology Girişimciliği Dünya Enstitüsü (WISE) Sektörü, Daha İyi Yaşam ve Yetiştirme (ABLE) Sektörü, Altın Çağ Sektörü, Kamu Konuları Bürosu (OSA) Sektörü.

10. Scientology faaliyete başlayacağı ülkelerde ‘Clear’ adını verdikleri ilk uygulama projesi yürütüyor. Mesela ‘Clear Türkiye’ gibi.

11. ‘Gung-Ho’ adı verilen gruplar, tarikatın dünya hükümetini kurmak için sempati duyan veya yakın duranları Scientology bünyesine katıyor.

12. Tarikatın ayrıca ‘OSA’ adında bir de gizli servisi var. Daha önce adı Guardian Office olan bu örgüt, sonra ‘Department of Special Affairs’ (DSA) adını aldı. İsim daha sonra OSA halini aldı. Her ülkede bu gizli servisten bulunuyor.

13. İddiaya göre tarikatın bir de hapishaneleri var. Rehabilitasyon Projesi Gücü (RPF) ceza ve çalışma kampı gibi. Günde 18 saat çalışılan, konuşmanın yasak olduğu, gıda olarak sadece bezelye ve pirincin verildiği bu toplama kamplarının varlığı Alman makamlarının belgelerine dayanıyor.

14. Allah’ın varlığına inandıklarını ifade ediyorlar. Cennet ve cehenneme inanmıyorlar. Reenkarnasyon, inançlarının temelini oluşturuyor.




Scientology



LONDRA - Mesihleri, şeytani bir galaktik diktatörün milyarlarca uzaylı ruhu dünyaya bıraktığını anlatan bir bilim-kurgu yazarı. Aralarında John Travolta ve Tom Cruise'un da yer aldığı takipçileri, 'aydınlanma'ya ulaşmak için bir servet harcıyor. Rolling Stone yazarı Janet Reitman, Scientolojistleri dokuz ay boyunca inceledi ve dünyanın bu en tartışmalı dini hakkında geniş bir araştırma yazısı kaleme aldı. İşte Scientology'nin inanılmaz dünyası.


Bir misyonları var


Scientology, kurucusu L. Ron Hubbard'ın tanımlamasıyla 'gerçeği aramak' anlamına geliyor ve dünyanın en hızlı yayılan dini kabul ediliyor. 1954'te doğan dinin 159 ülkede 10 milyon üyesi ve 6 bin kilisesi olduğu iddia ediliyor. Toplam değeri milyarlarca doları bulan yedi kıtaya yayılmış gayrimenkulleri var. Karşılaştırmalı dinler uzmanı kimi akademisyenler, Scientology'yi geçtiğimiz yüzyılın en belirgin dinsel hareketleri arasında sayıyor.

Scientology köklerini Budizm, Hinduizm ve Hıristiyanlık dahil olmak üzere pek çok dinden alıyor. Tıpkı Mormonlar ve Evangelistler gibi Scientolojistler de bir misyona sahip olduklarını düşünüyor. Kendilerini, dünyayı ve hatta galaksiyi kurtaracak bir doktrinin ve yeteneklerin tek sahibi olarak görüyorlar.


Tom Cruise yılmaz elçi!


Kilise yetkilileri, Scientolojistlerin son beş yılda, önceki 50 yıldan daha fazla arttığını söyleyerek övünüyor. 1993'ten beri, vergiden muaf tutulan Scientology Kilisesi, üyeleri ya da finans kaynakları hakkında bilgi vermiyor.

Scientology hakkında eleştirel haber yapmak da cesaret işi, çünkü kilisenin eleştiren herkesi dava ettiği biliniyor. Yine de karşı olanlar (önemli bir kısmını eski üyeler oluşturuyor), internette çeşitli yayınlar yapıyor. Bunların içinde tartışma yaratan fotoğraf ve belgeler de bulunuyor.

Kilisenin halkla ilişkiler sorumlusu Mike Rinder, "Palavra bunlar" diyor ama bir yandan da geçtiğimiz yıl başlatılan 'imaj düzeltme' kampanyası sürüyor.

2005'te radyo ve TV'de Scientology konulu 289 bin dakika yayın yapılmış. Büyük kısmı, inancını açıklamak için defalarca TV programlarına katılan dünyanın en ünlü Scientolojisti Tom Cruise sayesinde yayımlanıyor.

Scientology Kilisesi'nin merkezi Florida'daki Clearwater şehri. Şehir merkezinde hepsi Scientology mülklerinin çevresinde bulunan yaklaşık 100 kadar güvenlik kamerası var. Bazıları bunu rahatsız edici bulabilir ama 17 yaşındaki Natalie Walet normal karşılıyor.

Natalie, Scientology'ye inanan bir ailede doğup büyümüş. O ve onun gibiler diğer çocuklardan farklı yetişiyor. Pek çoğu okul öncesinde özel eğitimler alıyor, ardından Scientolojistlerin Hubbard onaylı çalışma tekniğini kullanan özel okullarına kaydediliyor. Çoğu çocuk aynı zamanda öz denetim, dikkat ve iletişim üzerine kilisede düzenlenen kurslara katılıyor.


İlaçla tedavi yasak


Natalie'nin tek kötü alışkanlığı sigara. Alkol ve her türlü ilaçtan uzak duruyor. Çünkü Scientolojistler, pek çok hastalığın psikosomatik olduğunu düşünüyor ve ilaçla tedaviye karşı çıkıyor. Tüm Scientolojistler gibi Natalie de vücudunu geçici bir araç olarak düşünüyor.

O bir 'thetan'! Thetan'lar, trilyonlarca yıldır var olan ve bir bedenden diğerine geçerek varlığını sürdüren ölümsüz ruhlar.

Natalie, "Aslında çok sade bir inanışımız var, birçok ahlak ilkesini diğer dinlerle paylaşıyoruz. Bizimkinin özel yanı, günlük yaşamda kullanılabilecek bir teknolojiye sahip olması" diyor.


'Denetleme' şart

Teknoloji ya da 'tek', Scientolojistlerin L. Ron Hubbard'ın metot ve ilkelerine verdiği isim. Scientolojistlere göre Hubbard yarı peygamber, yarı öğretmen, yarı kurtarıcı. Yazdığı her kelime Tanrı kelamı gibi değer görüyor. Hubbard 1950'de yayımlanan kitabı 'Dianetics'te, zihinsel ya da bedensel bütün hastalıkların izlerinin 'engram' adı verilen psişik yaralarda bulunabileceğini öne sürüyordu. Doğum öncesi döneme de ait olabilen bu yaralar, kişinin bilinçaltına yerleşiyor.

Kurtulmak içinse 'temizlik' denen süreçten geçilmesi gerekiyor. Dianetics, 'denetleme' adı verilen ve engramları silmek için geçmişteki olayları yeniden deneyimlemeye dayanan bir terapi yöntemini telkin ediyor.

Denetlemenin büyük kısmı, E-metre (elektropsikometre) adlı cihazla yapılıyor. Denetçi denetlenene çeşitli sorular soruyor, denetlenen bunları cevaplarken yalan makinesine benzeyen E-metre, vücuttaki küçük elektrik akımlarını ölçüyor. Scientolojistler, cihazın bilinçaltına ulaşarak bilinçsiz yalanların köklerini açığa çıkardığını düşünüyor.

Dinin en üst seviyesi olan 'tam özgürlüğe' ulaşmak için bir köprü vazifesi gören aydınlanma yolundan geçmek gerekiyor. 'Tam özgürlüğe köprü'nün belirli aşamaları ya da dereceleri var. Üstlere tırmanmanın anahtarı yüzlerce belki de binlerce kez 'denetleme'den geçmeye dayanıyor.


Din mi, yoksa şirket mi?


Scientolojistler, bu yöntemin problem çözmenin yanı sıra ahlaki yanlışların düzeltilmesine de olanak sağladığına inanıyor. Her seansın amacı, bunu bir 'kazanç' (açığa çıkma anı) ile sonlandırmak. Bu, birkaç dakika sürebileceği gibi haftalar boyu da devam edebiliyor. Denetçi tatmin olana kadar denetleme bırakılamıyor.

Natalie, ailesi kilisede çalıştığı için, şimdiye kadar 'denetleme' ücreti ödememiş ama pek çok kişi bu hizmet için ciddi paraları gözden çıkarıyor. Scientology, bu açıdan özel bir yere sahip, çünkü bu dinde hemen hemen her türlü hizmet için ücret ödeniyor. Teologlar bu durumu geleneksel yaklaşımlara ters buluyor.

Kaliforniya Üniversitesi'nden Scott Bartchy, "Hareketi tartışmalı hale getiren şeylerden biri de gerçeğe ancak her aşaması için para ödenen bir gelişimden geçerek ulaşılabileceğinin öne sürülmesi. Bu yüzden pek çok gözlemci bunun bir dinden çok bir şirkete benzediğini düşünüyor" diyor. Aydınlanmaya ulaşmak için aile servetini, evlerini, arabalarını satarak yüz binlerce dolar harcayan pek çok insan bulunuyor.


Sekiz seviyeden oluşuyor


Natalie'nin anneannesi, Tom Cruise gibi OT (operating thetan) seviyesinde. Bu 'tam özgürlük' düzeyi OT VII'ye yaklaşmış olunduğu anlamına geliyor. OT'lerin cansız nesneleri zihinle hareket ettirebileceği, telepatik olarak haberleşebileceği, insan ve hayvan davranışlarını kontrol edebileceği öne sürülüyor.

Sekiz OT seviyesinden OT III, 'ateş duvarı' olarak anılıyor. Bu, evrenin sırrına vâkıf olunan seviye. Dinin dayandığı yaratılış hikâyesi de bu seviyede öğrenilebiliyor. Yıllarca bu bilginin çok tehlikeli olduğu ve bu düzeyden önce öğrenilmesinin ölüme bile yol açabileceğine inanılmış.

1995'te eski bir üye tarafından internette yayımlanan bu bilgi, o zamandan beri medyada yaygın olarak dolaşıyor. Metinde 75 milyon yıl önce, galaksinin çeşitli bölgelerinde 76 gezegeni yöneten Xenu adlı zalim yöneticinin aşırı nüfus problemini çözmek için 13.5 trilyon varlığı bir uzay gemisine toplayıp Dünya'ya gönderdiği bilgisi yer alıyor.

Dünyanın çeşitli yerlerindeki volkanlara düşen bu canlıların 'thetan' adlı radyoaktif ruhları, dünyanın çeşitli yerlerine dağılmış. Bu dağılım sırasında thetanlar, atmosfere kurulan çeşitli tuzaklara takılarak Tanrı, İsa, din gibi yanlış düşüncelere kapılmış.

İnsanlığın bütün problemleri, thetan'ların vaktiyle kapıldığı yanlış düşüncelerden kaynaklanıyor. Onlara göre, kurtuluşun tek yolu ise bu düşüncelerden kurtulmaktan geçiyor. (Observer)


Her şey 'Dianetics' adlı kitapla başladı


1950: L. Ron Hubbard'ın 'Dianetics: The Modern Science of Mental Health' (Dianetics: Akıl Sağlığının Modern Bilimi) adlı kitabı yayımlandı. Bu kitabın hızlı başarısından sonra Hubbard, düşüncelerini 'Scientology' adlı bir 'laik felsefe' haline getirdi.

1954: Scientology bir din olarak ilan edildi ve ilk Scientology kilisesi Los Angeles'ta kuruldu.

1955: Ünlü kişileri dine katmak için 'Project Celebrity' (Ünlü Projesi) adlı plan yürürlüğe girdi.

1966: Hakkındaki tartışmalar artınca Hubbard, Afrika'ya yerleşti. Daha sonra ise yedi yılını bir tekneyle Akdeniz'de dolaşarak geçirdi.

1977: Washington ve Los Angeles'taki Scientology ofisleri, FBI ajanları tarafından basıldı.

1986: Hubbard felç geçirerek öldü. David Miscavige, yeni lider oldu.


Müritler işte bunlara inanıyor


75 milyon yıl önce Xenu isimli zalim bir hükümdar, hükümdarlığındaki kalabalık nüfusundan 13.5 trilyon varlığı Dünya'ya yerleştirmiştir.


Bütün insanlar aslında ölümlüdür ve Scientology sayesinde tanrısal bir varlığa ulaşmaları mümkündür.


Psikiyatrik pratikler bireyin sağlığı için zararlıdır.


'Sessiz doğum' yapılmalıdır. Yani çocuğun doğum anı mümkün olduğunca sessizlik içinde meydana gelmelidir ki, çocuklar ileride de sükûnet içinde huzurlu bir yaşam sürebilsin.


Elektropsikometre (E-metre), acıyı ölçebilen bir makinedir. Makineye bağlı iki teneke kutuyu elinde tutan insanın, acı anıları iletilir.


Narconon, Scientolojistlerin uyuşturucu rehabilitasyon programıdır ve bağımlılıktan kurtulmanın tek yoludur.


Eşcinsellik ve mastürbasyon da dahil olmak üzere her türlü cinsel 'sapma' yanlıştır.

İnsanlar çoğu hastalığı kendileri yaratır.


Dinin mottosu, 'Her şey değişebilir'. Bu, insanların ve dünyanın problemleri çözülebilir anlamına geliyor.


Kristie Alley'den Priscilla Presley'e...


Tom Cruise'un çocuğuna hamile olan Katie Holmes, 'sessiz doğum' yöntemi kullanacak. Çift, çocuklarını bu dinin prensiplerine göre büyütmeye hazırlanıyor.


John Travolta, kariyerinin Scientology'den sonra yükselişe geçtiğine inanıyor.

Kristie Alley, kokain bağımlılığının üstesinden bu dinle geldiğini düşünüyor.


'South Park'ta Şef karakterini seslendiren Isaac Hayes, bir bölümde Scientology eleştirildiği için yapımdan ayrıldı.


Müzisyen Beck, Scientolojist bir ailede büyüdü ve bu inancın birçok insanın zor zamanlarını atlatmasına yardımcı olduğunu düşünüyor.


Priscilla Presley, eşi Elvis Presley, Scientology'ye inansaydı uyuşturucu yüzünden ölmeyeceğine emin. Çiftin kızı Lisa Marie Presley de uyuşturucuyu Scientology sayesinde bırakabildiğini söylüyor.








15. Scientology, bugün 40 yaşındaki, liseden terk ve ikinci kuşak bir kilise üyesi olan David Miscavige tarafından yönetiliyor.


Tüm bunlardan sonra insanın aklına su takılıyor mevlana hazretleride insan ruhunun gizemine ve onunda rahatlamaya bozuksa tedavisinin olması gerektigine dikkat ceker.Yıllar evvel avrupanın bir takım profları tarafından hz mevlanayı arastırmaya geliyorlardı kaynakları didik didik ediyorlardı kafalarında acaba dinlerle ortaya karısım yapıp bir din oluşturdularda bu din anlayısına bilimsel din bilimsel din felsefesimi dediler acaba diye düsünmeden edemiyorum.


Bu din felsefesinide insanlara kabul ettirip tek bir din tek bir dünya devleti tek bir yönetim biçimini bu hayallerini gerceklestirip emellerine ulasma zihniyetini kurmaya calısıyorlar,ve bunları insanlıga kabul ettirmenin yollarını arıyorlar buluyorlarda sadece uygulamaya gecirmek gerekiyor nemi radyo dalgalarıyla insanların beyinlerine sinyaller yollayarak canının armut isteyipte sonradan fikir degistirip karpuz yenmesi gibi.


Peki bu radyo dalgaları neler cep telefonları cep telefonlarının çekmesi icin sehrin 5 km uzagında olması gerekirken sehrin ortasına dahi artık konan vericiler bunlarla sinyaler yollama manyetik alan olusturma ve yollanan radyo dalgalarıyla insanların kanlarının icindeki kan hücrelerinin bloke edilmesiyle beynin uyusması bu kıvamda olan birinede sinyal yoluyla ve medyada gösterilen showlarla haberlerle insanları bir yerden bir yere yönlendirme yöntemiyle gerceklestiriyorlar aslında beynin enerjisinin biryerden bir yere göçüde denilebilir buna siz vatanınızı düsünürken medyada yada bir tartısma ortamında abuk subuk bir ideoloji fikrinde bulabilirsiniz kendinizi farkına bile varmazssınız ya ben vatanımı düsünüyordum teknolojide ilerlememiz gerek ekonomiyi düzeltmek gerek egitimde sunlar sunllar yanlış düzeltmek gerek derken kendinizi en alakasız türban kürt türk meselesi icinde bulursunuz siz kürtler oguz boyundan gelmistir ve türktür diyene kadar mevzu dallanır budaklanır kürtlerinde hakkı var denilir tartısma sonun koca bir kafa sismesi ile biter.


Aslında sorunlarımız bu tartısmalara yer verilemeyecek önemdedir görünmezligi ışınlanmayı bulan japonya rusya uzaylılarla irtibatı sağlayan amerika meşhur 51.bölgesinde bunun çalışmaları hala yürütülüyor.

Eller uzaya biz yine yaya ugrasalım duralım daha demokrasi laiklik ATATÜRK'ün getirdigi berrak tertemiz suyu bulandıra bulandıra çamur haline getirdiler.

Tam bir ekip işi bir muazzam organizasyon tipi hersey birbirine baglı anlamak icin bilmek gerek.



FETULLAH GÜLENiN SCiENTOLOGY TARiKATIYLA BAGLANTISI CIKTI ORTAYA

TIKLAYIN

About irFaN DeRiN GüNDeM

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

1 yorum:

irFaN DeRiN GüNDeM dedi ki...

HER NE YAPARLARSA YAPSINLAR NE TEKNOLOJILERI OLURSA OLSUN ASLA BASARAMAYACAKLAR

ONLARIN PLANLARI VARSA ALLAH'INDA BIR HESABI PLANI VAR YUKARDA EN BÜYÜK YARGIC IZLIYOR OLUP BITENLERI

KÜRT ACILIMININ TÜM DESiFRESi

iYi iZLE AKP TÜRKiYEYi BÖYLE SATIYOR _______________________________________________________________________ OLASI BiR iSTANBUL DEPREMi OLURSA AMERIKA TÜRKIYEYI ISGAL EDER