Header ads

Header ads
BU DESiFREYi OKUMAK iCiN .RESME TIKLAYIN KONU ARSiViNDEN DE BULABiLiRSiNiZ
» » » » » » » DIKKAT!!! DÜNYA ISLAMA VE TÜRKLERE KARSI SAVASIYOR

DiKKAT DiKKAT DiKKAT!!!
Bu haberden cıkarılacak sonuç şudur;Türkiyede zamanımıza uyarlanmaya calıstırılan hadisi seriflerimiz bunun bir habercisidir ve diyanet islerindekiler fettullah gülen adamı mı?diye akla gelmektedir.Bu hadisi seriflerin degisimi nerden cıktı ne alaka diye kimse sorgulamamakta bu islamı kırpıp baska dinlere yönelttirmeye calısma politikasıdır ve NET OLARAKTA BU BIR ISLAMI YOK ETME OPERASYONUDUR HERKES UYANIK OLSUN!!!

Simdi ahlaksızlıgın sanat oldugu habere göz atın.

AHLAKSIZLIK SANAT OLMUS
BiR NESiL YOK OLUYOR!!!

ANLATILAMAYACAK KADAR MÜSTEHCEN
Anlatılamayacak kadar müstehcen
Ah şu gençler, adlı tiyatro gösterisinden önce yaşananlar akıllara durgunluk verdi. Saat 14.00. Yer: Adana Büyükşehir Tiyatro Salonu. Özel Gösteri Merkezi Tiyatro Grubu oyuncuları, aile ilişkilerinin ve çocuk eğitiminin anlatıldığı “Ah şu gençler” adlı oyunlarını sergileyemeye hazırlanıyorlar. İzleyiciler; Adana ve Ceyhan’dan tiyatro etkinliğine katılan yaşları 7 ile 15 yaş arası değişen Kenan Evren İlköğretim Okulu, Toros İlköğretim Okulu ve Ceyhan İlköğretim Okulu öğrencileri, buraya kadar her şey normal.
Niçin bu müstehcenlik
Oyun başlamadan önce, çocukların beklediği ara salondaki tuhaf hareketleri dikkatimizi çekiyor ve o tarafa yöneliyoruz. Gördüklerimiz adeta kanımızı donduruyor, İlkokul öğrencilerinin katıldığı kültürel bir etkinlikte onlarca müstehcen resim oyun salonun girişinde asılı. Tablolarda tasvir edilenler ise tamamı ile dini motiflerin kullanıldığı müstehcen resimler. Bir resimde Hz. Adem kanatlı, çıplak ve ayağı zincirli tasvir ediliyor. Hz. Havva ve meleklerin çizili olduğu tablolar ise anlatılamayacak kadar müstehcenlik dolu. Aklımıza hemen şu soru geliyor. En azından küçük çocuklar için hazırlanan etkinlik sırasında bu resimler kaldırılamaz mıydı?
Çocuklar istismar ediliyor
Ara salondan tiyatro salonuna giriyoruz ve “Ah şu gençler” adlı tiyatro oyununun sahneleneceği anı bekliyoruz. Bu sefer başka bir şok yaşıyoruz. Öğrenciler beşer altışar guruplar halinde “doğaçlama oyun” adı altında sahneye çağrılıyorlar. İlk sahneye çıkanlar 7-10 yaşları arasındaki çocuklar, başlıyorlar doğaçlama oyunlarına. Erkek ile kız birbirlerine sevgilim diye hitap ediyorlar ve ilanı aşk yapıyorlar. Erkeğin annesi rolündeki küçük kız, oğlum ben yıllardır senden saklamıştım sen o’nu sevemezsin, çünkü o senin kız kardeşin diye atılıyor önlerine. Kız ve erkek vazgeçmeyiz biz birbirimizi seviyoruz, diyorlar. Başka küçük bir kız, ben de bu aşka izin vermem çünkü o benim sevgilim diyor. Başka bir kız da ‘ben onun metresiyim’ diyor, oyun sona eriyor ve salondaki herkes gülerek oyunu alkışlıyor.

BiR SACMALIK DAHA CIKIYOR KARSIMIZA

NEDiR BUNLAR DERKEN!!!!!!!ANLAMAYA CALISIRKENNNN!!!!!



Adana'da, Seyhan Anadolu Kız Meslek Lisesi Kız Teknik Öğretim Olgunlaşma Enstitüsü Tiyatro Kulübü tarafından Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı ve içerisinde müstehcen diyalogların yer aldığı "Kadınlık Bizde Kalsın" adlı tiyatro oyunu sahnelendi.

Haber: Kız Öğrencilerden Müstehcen Tiyatro


Adana Büyükşehir Belediye Tiyatrosu'nda kız öğrenciler, Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı "Kadınlık Bizde Kalsın" adlı oyunu sahneledi. Hz. Adem ile Havva'dan günümüze kadar kadın ile erkek arasındaki ilişkilerin anlatıldığı oyundaki müstehcen diyaloglar ise tepki çekti. Oyunda kızların askere gitmesi, bir kadının cinsiyet değiştirmesi, tarihte kadının rolü, Hezarfen Ahmet Çelebi'nin uçuşunda karısının rolü, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmekten vazgeçtiğinde onu ikna eden kadının rolü gibi konular müstehcen içerikli diyaloglarla aktarılıyor.

İşte o diyaloglar...Öğrencilerin sahneye koyduğu oyunda müstehcen olarak görülen ve tepki çeken diyaloglar şöyle:
"Ben kendimi Ulubatlı Hasan'dan çok Baltacı Mehmet Paşa'ya benzetiyorum. Biliyorsunuz kendisi Çariçe Katarina ile cengi sırasında ... olmuştur. Fakat ölmemiştir. Asker kız Vildan bir erkekle anısını anlatır. 'Dedim ki şöyle buyur. İçeri gir ... Öyle bakma gımıldan, gımıldan, gımıldanıver' dedim. Çocuk şöyle gözlerimin içine doğru baktı baktı baktı. Eee seni ... ediyorum fakat ben ... demez mi? Aaaa tepemin tasında ufak bir titreşim oldu tabii. Dedim ki bak yakışıklı kuş ... evde yalnızız. Boşa kostaklanma, kostak olmadığını biliyoruz dedim. Bir çırpıda attım ... herifi, yatakta ... bir yaylanma oldu. Fakat çocuk boylu boyunca dokuz on beş bir uzandı ki göreceksiniz. Alnında 4 adet ter damlası, kalbi tıpış tıpış atmakta. Eeeee. E'si üç, beş, yedi, on yedi oooooooo.
Bana Vildan demişler kızım, adamın karakökünü almadan bırakır mıyım?
Merhabalar sultanlarım, merhabalar hepinizi ayrı ayrı müsait yerlerinizden ... Padişahımız efendimiz beni önce ..., sonra ..."
Şehitlere ve atasözlerine akıl almaz gönderme...
Oyunda şehitliğe yönelik konuşmalar da tepki çekti. Şehitler için söylenen “Vah vah vah ki gitti koç gibi sapık, şehit oldu. Ama o ölmedi, o bütün sapıkların kalbinde yaşayacak. Sapık şehit arkadaşımızın anısına bir dakika saygı duruşuna davet ediyorum” sözleri dikkat çekti.
Oyunda ayrıca, “Bir Türk dünyaya bedel” atasözü için de, “Ne demiş atalarımız bir Türk dünyaya bedeldir. Tamam da atalarımız bu lafı ettiklerinde dünya nüfusu bu kadar kalabalık değildi. Böyle mantıksız atasözlerinin zamanı çoktan geçti” ifadeleri yer alıyor.

İl Milli Eğitim Müdürü göreve

Adana İl Milli Eğitim Müdürü Abdulgafur Büyükfırat, oyunun içeriğini bilmediğini, liselerin yıl sonu için hazırlamış olduğu tiyatrolara okulda oluşturulan komisyonun karar verdiğini belirtti. Büyükfirat,"Oyunda yönetmeliğe aykırı bir durum varsa gereğini yapar, sorumlular hakkında incelemeler başlatırız" dedi.

Nasıl izin verildi?

Çukurova Tiyatrocular Derneği Başkanı Sakıp Terek, "Kadınları rencide, toplumu dejenere eden tiyatro oyununu nasıl koyarsınız. Kadına, dine, aileye saldırı var. Okul yönetimi buna nasıl izin verdi? Okul yöneticileri ve idareciler olarak bunlara müsaade edilmemeli" diye konuştu.




Aileler müdahale etmeli
Tüm bu olanları hayretle seyrederken ve bu istenmeden vuku bulan tatsız bir olaydı, etkinliği düzenleyenler herhalde buna son verir ve önlem alırlar; diye düşünürken, bir öğretmenin başka bir grup çocuğu sahneye davet etmesi işin hiç de düşündüğüm gibi olmadığını gösteriyor. Bu doğaçlama oyunları tam beş kez aynı çirkin üslup ve içerikle devam ediyor ve kimse müdahale etmiyor. Bizim haberci olarak çekim yaptığımızı öğrenen ve anında bizi polis zoruyla dışarı çıkartan bu organizasyonun yetkililerine soruyoruz. Biz habercilere değil de, aileleri tarafından size emanet edilen küçük çocukları tekrar tekrar sahneye çıkartıp böyle çirkinliklere yol açanlara müdahale etmeniz gerekmez miydi? ADANA HABER PORTALI

ViDEO
HERKESE DiPNOT OLSUN:

ATATÜRK IMAM GAZALI GIBI ISIMLERDEN MÜSLÜMANLIGI VE KURAN-I TÜRKCEYE CEVIRTTI


Dünyayı bir İsrail Ajanı mı aleve veriyor?
“Fitne”'nin yönetmeni ve Hollanda’da aşırı sağcı lider Geert Wilders’in, İsrail ajanı olduğu ortaya çıktı. Sharon’u örnek alan Wilders, İslamofobia’yı neden körüklüyor?




BİR DİN SAVAŞI KİMİN İŞİNE YARAR?
44 yaşındaki Wilders’in İslam aleyhtarlığını siyaset malzemesi yapmasının ve dünya çapında bir şova dönüştürmesinin arkasında yatan neden kafalarda bir soru işareti olarak yatıyor. Wilders, dünya basınını aylardır meşgul eden “Fitne” filmine neden bu kadar yatırım yaptı? Kur’an-ı Kerim’in yasaklanması talebinin ardında hangi planlar yatıyor? Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili müzakerelerin önü İslam’ı karalamakla tıkanamazdı. Wilders’in bir başka, üzerinde titizlikle durduğu konu da mülteciler.
Göçün dünyada oluşmuş İslamofobia’yı körükleyerek değil de, her insanın doğduğu ülkede huzur ve refah içinde yaşamasını sağlamakla engellenebileceği, her akıl sahibinin idrak etmekte zorlanmayacağı bir gerçek. O halde Wilders’in siyaset felsefesi neden İslam düşmanlığı üzerine oturuyor? Bu sarı saçlı, kırmızı suratlı fanatik politikacının asıl hedefi ne?
İSRAİL ARKASINDA DURDUĞUMUZ HER ŞEYDİR
İsrail’ün ünlü gazetesi Haaretz’in 11 Ocak 2008 tarihli baskısı, Wilders’in Tel Aviv Ben-Gurion Hava alanında yaptığı açıklamaları haber yaptı. Wilders İsrail’e gerçekleştirdiği bu son ziyaretinde de İsrail’e olan sevgisini, bağlılığını coşkulu cümlelerle ifade etmeyi ihmal etmedi. Hollandalı Parlamenter İsrail’i anavatanı olarak anarak, “Burada kendimi halkımın, değerlerimin arasında, vatanımda hissediyorum. Bütün diğer Avrupa ülkelerinden ziyade, İsrail’de kendimi evimde gibi hissediyorum. İsrail demokrasidir, İsrail savunduğumuz, arkasında durduğumuz her şeydir” dedi.
Gazete Wilders’in bu yıl içinde İsrailli güvenlik uzmanları, Politikacılar ve eski dostlarıyla buluşmak için defalarca İsrail’e geldiğine işaret etti. Belçika’lı Flamen sağcı parti‚ Vlaams Belang’la partisinin zihniyetinin karıştırılmamasını isteyen Wilders, bu ayrımın nedenini de Vlaams Belang’ın antisemitik geçmişine bağlıyor. 2007’nin Kasım ayında Annapolis zirvesiyle İsrail ile Filistin arasında başlatılan barış sürecini de reddeden Wilders, “İsrail tehdit altındadır” dedi.
İSRAİL’E GİDEBİLMEK İÇİN TURŞU FABRİKASINDA İŞ BULDU
Hollanda gazetesinin 10 Nisan tarihli bir haberinde, Fas asıllı Hollanda milletvekili Hatice Arıb’ı çifte vatandaşlığına vurgu yaparak “çifte sandart” sahibi olmakla suçlayan Wilders’i “tek pasaportla da bir başka ülkenin menfaatleri savunulabiliyor. Wilders her fırsatta İsrail sevgisinin nasıl başladığını anlatıyor. 18 yaşında Alman sınırında bir turşu fabrikasında, sırf Avusturya’ya ya da İsrail’e gidebilmek için bir iş bulduğunu anlatıyor” cümleleriyle tenkid etmişti.
HAVLAYAN ALMANLAR VE MOSHOV’DA* GEÇEN GÜNLER
Hollanda gazetenin verdiği bilgilere göre Wilders en çok Avusturya’ya gitmek istiyordu ancak yeterli parayı biriktirebilmek için Wilders’in ifadesiyle “Gri ceketli havlayan Almanlar”ın arasında daha uzun süre kavanozlara salata doldurmak zorundaydı. Sonunda Avusturya’dan vazgeçerek İsrail’de karar kıldı. İki yıllık bir oturma müsaadesiyle önce bir ekmek fabrikasında, sonra da Moshav’da* çalıştı.
Wilders İsrail aşkının nedenini “Ortadoğu’daki yegâne demokratik ülke” cümlesiyle özetliyor. Şimdiye kadar Yahudi topraklara kırkın üzerinde ziyarette bulunduğunu belirten Radikal sağcı milletvekili, bu ziyaretlerin birçoğunun masrafını kendi cebinden karşıladığını, bir kısmının da Hollanda’nın en etkili Avam Kamarası olan ikinci Kamara tarafından ödendiğini söylüyor. 2004 yılına kadar mensubu bulunduğu “Hürriyetçi ve Demokratçı Halk Partisi” adına da İsrail’e gittiğini ve oradaki Hollandalı göçmenlerden oy istediğini bildiriyor. Gazete 2003 yılında Wilders’in Tel Aviv’de yaptığı seçim konuşmasından bir alıntı yapıyor: “Ben-Gurion Havaalanından İsrail topraklarına adımımı attığımda hissettiğim o çok özel bağlılık duygusunu dünyanın hiçbir yerinde hissedemiyorum…”
ARİEL SHARON’U ÖRNEK ALIYOR
“Wilders’in son 25 yılda İsrail devletleriyle kurduğu bağ çok etkileyici” diye yazıyor Holanda gazetesi ve Milletvekilinin 2001 ve 2006 yılları arasında defalarca görüştüğü Ariel Sharon’u bir model olarak benimsediğine vurgu yapıyor. Margret Thatcher’le birlikte Sharon’un Wilders’in siyasi örnekleri olduğunu ifade eden gazete, milletvekilinin Ehud Olmert’i de çok yakından tanıdığına dikkat çekiyor.
Wilders’in eski Ekonomi Bakanı Gerrit Zalm için düzenlenen “Scopus Award” ödülü töreninde başından geçen bir hadiseyi naklederken duyduğu övgüden imayla bahsediyor gazete. Wilders bu olayı anlatırken kompleksli bir gururla, “ödülü alan bakan Zalm müsteşarın yanına otururken ben Sharon’un yanına oturdum” diyormuş.
CANLA BAŞLA İSRAİL İÇİN ÇALIŞIYOR
2005 yılında Wilders İsrail’in yargılama sistemini Hollanda’ya getirmek için meclise bir yasa tasarısı sundu. Şikayetin ve yargılama sürecinin olmadığı, her şeyin idari yollarla gerçekleştirildiği bu sistemi Wilders, İsrail’e yaptığı bir ziyaretinde Terörizm uzmanlarıyla yaptığı görüşmelerden esinlenerek Hollanda’ya taşımak istemiş. Wilders’in İsrail hayranlığıyla yaptığı çalışmaları “Jerusalem Center for Public Affairs (JCPA)”’den Manfred Gerstenfeld memnuniyetle karşılamış ve “Wilders İsrail’de sağlam bir temel, parlak bir model görüyor” demiş…
MOSSAD’IN ANA KARARGÂHINDA MÜZAKERELER
İsrail dışişleri bakanlığı olsun, Mossad olsun, İsrail’de bütün kapıların kendisi için açık olduğunu gururla naklediyor fanatik İslam aleyhtarı milletvekili. Wilders gazeteye verdiği demeçte, teşkilatın ana karargâhlarında önemli görevlilerle 2004 yılında yaptığı görüşmelerde Mossad’ın, Hollanda İstihbarat teşkilatı AIVD’i Benelüks ülkelerinde faaliyet gösteren Terörist odakların kimyasal silah barındırdıkları konusunda uyardığını ileri sürüyor.
Wilders, 1998’de Parlamentoda ikinci Kamaraya atandığı günden itibaren İsrail’in menfaatlerini savunan sayısız girişimlerde bulundu. İsrail’in Lübnan’a yaptığı ve bir milyon insanı göçe zorlayan tecavüzlerden beş gün sonra, 20 Haziran 2006’da Hollanda dışişleri bakanlığını Hollanda hükümeti adına dünyaya, “Terörizme karşı İsrail’le dayanışma ve işbirliği içinde olunacağı” mesajını vermeye çağırdı. Aynı günlerde İsviçre dışişleri bakanı
Çalmy-Rey “İsviçre'nin, Uluslararası Cenevre Anlaşması'na göre sivil halka yapılan bu saldırılarla ilgili suskun kalamayacağı”nı açıklayarak İsrail'i açık ve net bir şekilde eleştirmekten çekinmiyordu.
YAKIN BİR ELEMANI İSRAİL BÜYÜKELÇİLİĞİNDE GÖREVLİ
Milletvekili arkadaşları da Wilders’i, İsrail’in arkadaşı olmaktan öte, bu ülkenin avukatı olarak tarif ediyorlar. Hatta Wilders’in eski Partisi VVD, milletvekilinin meclise sunduğu tasarıların bir kısmının İsrail Büyükelçiliğinde hazırlandığını ileri sürmüş ancak Wilders bu iddiayı yalanlamıştı. Kesin olan bir şey var ki, uzun süre VVD Milletvekili olarak görev yapan Wilders’in yakın elemanlarından biri İsrail Büyükelçiliğinde görevli: Elliott Wagschal. 2002-2006 yıllarında milletvekilliği yapan Frans Weisglas’da Wilders’in İsrail’e sırtını dayadığını söylüyordu.
İSRAİL AJANI MISINIZ?
2007’nin Eylül ayında bir Hollanda radyosuna verdiği röportajda, İsrail aşkını dile getirerek, “İsrail’i Uzak Doğu’nun tek Demokratik ülkesi” olarak tarif etmesi üzerine spiker İsrail hayranı milletvekiline, “Sizin İsrail ajanı olduğunuz doğrultusunda söylentiler dolaşıyor, doğru mu?” sorusunu yöneltti. Soruyu “çok saçma” olarak karşılayan Wilders, kaypak bir cevapla geçiştirdi, “ben enformasyonlarımı sadece İsrail’den almıyorum. Hatta ben Kur-an’ı 15 kere okudum“…
JÜRGEN TODENHÖFER: WİLDERS KORKUNÇ CAHİL
Wilders’in bu kendinden emin tavrına rağmen, yıllarını İslam ülkeleriyle ilgili araştırmalara vakfetmiş, Afganistan ve Irak savaşlarında bulunmuş, İslam’ı ve Kur’an’ı çok iyi tanıdığı kesin olan araştırmacı yazar, eski Milletvekili Jürgen Todenhöfer, Wilders’in İslam ve Kur-an’la ilgili açıklamalarını, “korkunç bir cehalet ve basit yorumlar” olarak tarif etti. Wilders’in en sert tenkidçisi olan Todenhöfer, Tevrat’ın Kur-an’dan çok daha agresif bir kitap olduğunu belirterek Wilders’i savunduğu insanların kitabını, Tevrat’ı dahi doğru dürüst tanımamakla suçladı. Todenhöfer’e göre, “Batı’nın İslam dünyası üzerinde asırlardır sürdürdüğü kanlı politikalar Müslüman teröristlerin doğmasına neden olmuş ancak bu talihsiz sonucu İslam’la açıklamaya kalkışmak basiretsizliktir”.
Todenhöfer gibi İslam konusunda uzman bir münekkidin yanında, Wilders hayranlarının sadece Siyonistler arasından çıkması da ayrıca düşündürücü. Siyonist yazar Henryk M. Border Fanatik İslam düşmanını “belgelerle konuşan, gerçeğin peşinde olan ancak Appeasement Politikaların* sunaklarında kurban edilen” biri olarak tarif ediyor. “Peace” ve “Paix” gibi barışı anlatan kelimelerle yakın akraba olan “Appeasement” kelimesi burada bir küfür gibi duruyor. Wilders’in ve Yahudi dostlarının barış istemediği yalın bir gerçek. 1,2 Milyon Müslümanla savaşmak için yanıp tutuşanlara İlahi gücün nasıl bir cevap vereceğini bekleyip, göreceğiz…

DİPNOTLAR:
*Moshav
İsrail'de kırsal bölgelerde kurulmuş olan köylere verilen addır. Kibbutzlara benzemelerinin yanı sıra, birbirlerinden farklılık gösterirler. Moshav'da belli bir seviyeye kadar özel mülkiyet sahibi olunabilmektedir. Genelde tarımsal faaliyetlerde bulunulur. Her aileye eşit büyüklükte bir toprak verilir, aileler gelirlerini bu topraklar üzerinde tarımsal üretimlerinden sağlarlar. Teknolojik gelişmeler ile beraber tarımsal üretimde daha az işgücü gereksinmesi olunca Moshav'larda işsizlik sorunu oluşmaya başlamıştır. Bu noktada Kibbutzlardan ayrılıyorlar, çünkü Kibbutzlar böyle bir durumla karşılaştıklarında imalat sanayiine el atmaktaydılar fakat Moshavlar tarımsal görüntülerini sergilemeyi tercih etmişlerdir. Sonuç olarak şartların azizliğinden tarım dışına açılmaya mecbur kalmışlardır. İsrail'deki toplum iş gücünün yaklaşık %4'ü Moshav adı verilen bu köylerde yaşarlar.
*Yatıştırma politikası
İkinci Dünya Savaşı'na giden dönemde İngiltere Başbakanı Neville Chamberlain'le özdeşleşen politikaya verilen isimdir. Appeasement politikası olarak da adlandırılır. Chamberlain Hitler'in esas ilgi alanının doğuda olduğuna inandığı için Komünist SSCB'ye karşı kendileriyle ittifaka gireceğini, hatta Hitler'i Sovyet topraklarına yöneltebileceğini umut etmiş, Çekoslovak toprağı olan Südetlerin Almanya'ya verilmesinden sonra daha önce Bismarck'ın yaptığı gibi Hitler'in de artık kazandıklarını elinde tutmaya çalışacağını ummuştu. Fakat, Bismarck'dan çok Napoleon'a benzeyen Hitler, durmak bir yana taleplerinde daha da fütursuzlaştı.
timetürk.comdan alıntıdır.

About irFaN DeRiN GüNDeM

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

KÜRT ACILIMININ TÜM DESiFRESi

iYi iZLE AKP TÜRKiYEYi BÖYLE SATIYOR _______________________________________________________________________ OLASI BiR iSTANBUL DEPREMi OLURSA AMERIKA TÜRKIYEYI ISGAL EDER