GiZEMLi KAYBOLUSLAR
Kenya'daki Rudolf Gölü'nün ortasında "Envitened Adası" bulunuyor. Yerel kabile "Dönüşü Olmayan Ada" diyor. Yerel halk bu adada yaşamıyor. Cünkü inançlarına göre ada, lanetli bir yer.
İngiliz araştırmacı
Yerel halk, Fush'a bu adada yaşayn insanların da aynen bu şekilde, bir gün aniden ana karaya gelmediklerini, adaya gidenlerin ise tamamen terk edilmiş bir "hayalet köy"le karşılaştıklarını anlattılar. Adanın esrarı ise bugüne kadar çözülemedi.
Amerikan "History of Scientist" dergisinde de 30 Temmuz 1969'da Ontario'nun Picton kasabasında meydana gelen ve halen esrarını koruyan olaya geniş yer verildi. 30 Temmuz 1969'da, 13 yaşında bir çocuğun, güpegündüz, arkadaşlarıyla meydanda top oynarken, arkadaşlarının ve komşularının gözleri önünde yok olduğu anlatılıyor. Çocuk 2 gün sonra meydana yakın bir yerde yeniden ortaya çıktı. Tüm incelemelere rağmen çocuk, bu 2 gün içinde ne olduğunu hiç hatırlayamadı.
Halen esrarını koruyan benzer bir olay ise "Betty ve Barney Hill Olayı". ABD'nin New Hampsire bölgesinde Whitfield kasabasında yaşayan çift, Eylül 1961'de, tatilden evlerine arabalarıyla dönerken, yolda yok oldular. Çift, arabayla bir kasabayı geçer geçmez
Hill çiftini ve yok olduklarını gördüklerini söyleyenleri inceleyen doktorlar, psikiyatri uzmanları ve hatta konuştukları astrofizikçiler bile tamamen sağlıklı olduklarını belgelediler. Ama olay esrarını hala koruyor.
Moskovalı Oksana Volkova'nın hikayesi de günlerce Rus medyasını meşgul etmişti. Bir kış günü akşam saat 18.00 sularında markete gitmek üzere evinden çıkan Oksana'nın, alacakaranlıkta da olsa, sokakta bulunan 10 kadar kişinin gözleri önünde yok olduğu anlatılıyor. Oksana, üç gün sonra kendisini evinden 100 kilometre uzakta bulduğunu söylüyor. Ama oraya nasıl vardığını, üç gün boyunca ne yaptığını bilmiyor. Beyin MR'ı çekildi, testlerden geçirildi, hipnozla konuşturuldu ama başından geçenler aydınlatılamadı.
Başkalarının gözleri önünde yok olan inasanlarla ilgili anlatılanlar, genellikle kuşkuyla karşılanır. Aynen Bermuda Üçgeni hakkında anlatılanlar gibi. Ama "Şeytan Üçgeni" olarak da bilinen "Bermuda Üçgeni"nde yok olan Amerikan savaş uçakları ve gemilerin izine bugün hala rastlanamadı. Bir açıklama da getirilemedi. Uçakların, gemilerin yok oluşunu bazı bilim adamları "oarada bir zaman kırılmasının ya da bir zaman fayının oluştuğu ve o anda orada bulunanların başka boyuta geçtikleri" şekilnde. Ne var ki bu tez da kanıtlanamıyor.
AÇIKLAMA ÖNEMLi!!!
|
Diceksinizki bu özellikler ne mistik gücler enerji coklugu his gücü beyin ve düsünce gücü odaklanma ve durugörü yani 3 gözü acık kimse demek bu özellikler dogudtan bu insanlarda var olan bir özelliktir.
Bu insanları kullanmadaki istemelerindeki amac nedir:Bu insanları alıyorlar egitiyorlar ve kendi amacları icin kullanıyorlar.özellikle yahudiler ve dünyanın dört bir yanında yahudiler icin calısan onların himayesinde olan kimseler.Konu arsivimde dünyayı yöneten 10 adamı uzun uzun yazdım bu gruplar icin calısılıyor.gizli bilgileri elde etmede devlet baskanların niyetlerindeki beyinlerindeki düsünceleri niyetleri calmada anlamada kullanıyorlar.Yetistiriyorlar her alanda yetenegi istegi neyse o yöne ceviriyorular ve ekonomistse ekonomik düzen ve kapitalizm sermayesindeki adamlara brifing veriyor fikir veriyor akıl vererek yön verip danısmanlık yaparak sorunları en kısa ve en zararsız halde atlatabilmelerini saglıyor.
Gercek anlamda bir takım oyunu fen dalına yetenegi olanlar genetik moleküler genetik üzerine calısıyorlar genlerle oynuyorlar çünki bununda bir amacı var tüm dünyayı degistirmek istiyorlar cinsiyetlerini dinlerini beyinlerini robot gibi insanlar olsun istiyorlar.
iletisim yetenegi olanları proje ve tez gelistirterek dünya medyasını ellerinde tutmayı saglıyor ve haberler ve insanların düsünceleri o yöne cevrilerek istenilen amac yerine oturmus oluyor böylece insanlar onların istedikleri seyleri düsünüyorlar ve durumun aslından habersiz gündelik hayatı yasıyorlar.Acıları,,, olması gerekiyordu diyerek durum bu yapacak birsey yok diyerek kendilerini bir bakıma avutuyorlar.
Uzaylıların varlıgından söz ediyorlar bunun var oldugunu hatta 7 alemde yasayan varlıkların oldugunu zaten biliyoruz hep bu gezegende yalnız olmadıgımızı vurgulayan bir kesim var zaten 7 alemden ve bu alemlerin icinde yasayan varlıklardan kuran-ı kerimimiz söz ediyor ve söylüyor.
Peygamber efendimiz (s.a.v) allah'a dua ediyor ve bu alemleri görmek istedigini söylüyor yüce yaratan efendimizi arşa aleme yükselterek bu alemleri gezdirtiyor.Bir aleme geliyor kücücük yaratıklar peygamber efendimiz konusuyor onlarla onlar anlamıyor fakat efendimiz onları anlıyor.Diger aleme geciyor.Orda ise insan boyunun 3 misli büyüklügünde varlıklar peygamber efendimiz o onları anlamıyor onlar peygamber efendimizi anlıyorlar yani tam zıttı diger gezegenle diger alemler ise ruhani boyutların ve vazifeli varlıkların mekanları ve birde herkesin bildigi üzere cinler alemide zaten mevcut olan bir alem.
iNSANLARIN ÜZERINDE DAHA BIRCOK OYUN DÖNDÜRÜYORLAR
YARI iNSAN YARI HAYVAN
İngiltere işte bu tartışmayla sarsılıyor. "Yarı insan, yarı hayvan, hibrid embriyolar"ın geliştirilmesi için düğmeye basıldı. Gerekli iznin çıkması için tasarı parlamentoya geldi. Parlamenterler oy kullanacak. Hekes vicdanıyla baş başa. Bazıları o kadar karşı ki istifayı bile göze alabileceklerini söylüyor. Ama bilim adamları, bu "yarı insan yarı hayvan embiyoların" hücrelerini kullanarak birçok hastalığa çare bulabileceklerini savunup, tasarının geçmesi için bastırıyor.
"Ahlaka ve insana saygısızlık"
Önümüzdeki aylarda İngiltere parlamentosunda görüşülecek olan tasarı, hayvan yumurtalarına insan genleri karıştırılmak suretiyle hibrid embriyolar yaratılmasına izin verecek.
Alzheimer ve Parkinson tedavisi için önemli
Tasarı, Parkinson ya da Alzheimer gibi henüz çaresi bulunamamış hastalıklardan muzdarip kişiler ve bilim adamlarının büyük desteğini görüyor. BBC muhabiri Jasmin Souesi'nin aktardığına göre, mevcut tartışma, parlamento üyelerinin, 'kendi vicdanlarına ya da partilerinin talimatlarına göre oy kullanma hakkına sahip olup olamayacakları' etrafında dönüyor.
Parlamenterler vicdanlarına göre oy kullanacak
Geçmişte İngiliz politikacılara, bazen 'vicdani meseleler' diye tabir edilen konularda özgürce oy kullanma hakkı verilirdi. İşte kilise liderleri, kök hücre meselesinde de benzer bir tutum izlenmesini umuyorlar. Özellikle Katolik Kilisesi üyeleri, insan yaşamının kutsallığına saldırdığı gerekçesiyle bu tasarıya karşı çıkıyorlar.
Ama Anglikan kilisesi liderleri de geri kalmıyor, York Başpiskoposu John Sentamu, dinin gözardı edilemeyeceğini, çünkü İngiltere'nin Hristiyan prensiplerine dayanarak kurulduğunun altını çiziyor.
Parlamento'da oylanacak
İngiltere'de önde gelen ve halkın yakından tanıdığı bir isim olan, üreme uzmanı Robert Winston, kilisenin halkı, araştırmalar konusunda yanlış yönlendirdiğini savundu. Anlaşıldığı kadarıyla, en az üç bakanın önerilen yasa tasarısı konusunda çekinceleri var. Ama hükümetin önerdiği bir tasarıya karşı oy kullanmaları da mevkilerini kaybetmeleriyle sonuçlanabilir. Parlamentoda ilk kez Şubat ayında görüşülen tasarının bir daha ne zaman tartışılacağı bilinmese de hükümetin gündeminde büyük yer teşkil eden bir yasa taslağı olduğu muhakkak.
Hz Ali ve 12 imamın en sonuncusudur hz mehdi.HzMehdinin gelisiyle bolluk gelecek müslümanlar arasındaki meshep ayrılıgı bitecek son bulacak bolluk ve berekete kavusacak topraklarımız.Bir yandan bu dünyayı yöneten siyonizmciler yani seytana tapanlar ki bunu ortadan kaybolan aniden yokolan topluluk mayalarda anlattık konu arsivimden bulabilirsiniz orda seytan ayinleri ve kan hasatları vardır.Yılın belli tarihlerinde ayin yaparak kral seytanı cagırır ve konusur seytan kan ister ve kan hasadı denilen hasat baslar ve masum binlerce insan yok yere heba olur ölür dikkat ederseniz bir takım catısmalar belli zamanlarda meydana gelir bir tasla hem 3 kus vururlar hemde seytanın emrini yerine getirirler.
seytani ayinler yapan bu grup yurt dısındakiler degil tüm dünyada örgütlenmis mevzilenmislerdir ve gizlidirler.Türkiyedekiler ise sabetaistler ve masonlardır.
masonları ve gizli tarihlerinide konu arsivimden okuyup ögrenebilirsiniz.
VCTD
İsrail tarih boyunca dünya sahnesine sembolik birer proje olarak bazı şahsiyetler çıkardı. Bunlardan biri 2007 versiyonu olan Fransa cumhunbaşkanı Sarkozy'dir. Tıpkı Hitler'in ayrı bir versiyonu gibi. Fakat amacı Hitler'inkinden farklı.
Planı, Avrupa Birliği'ni Yahudileştirmek ve yönetmek.
Burada 1O Temmuz 2007 Salı tarihli Millî Gazete'sinden
"Avraam Burg İsrail'in ölümü ve Süt Kovası"
başlıklı yazıdan kısa bir alıntı sunmak istiyorum:
Haberşöyle:
"İsrail'de yayınlanan bir gazeteye açıklama yapmış. Biz Türkiye Yahudilerinin yayın organı Şalom'dan aldık. Açıklamasında çok önemli ayrıntılar var. Birincisi, Avrupa Birliği'ne ilişkin. Bakın Ünlü Yahudi siyasetçi Avraam Burg ne diyor:
"Avrupa Birliği Tevrat Kaynaklı bir ütopyadır. Birliğin ne kadar zaman sonra sağlanabileceğini bilmiyorum ama tümüyle Yahudi temellere dayandığı kesin"
Hukukta bir tabir vardı; "En kuvvetli şahitlik, Hasmın şahitliğidir"
Bu şahitliğin üzerine başka ayrıntılarda ekleyebiliriz.
Avrupa Birliği'nin 12 yıldızlı bayrağını Paul Levi adındaki Musevi asıllı bir Belçikalı'ya ait olması,
12 Yıldız'ın da İsrail'in dünyanın çeşitli bölgelerine dağılmış İsrail'in 12 Kabilesini simgelemesi gibi...
Avrupa Birliği Hristiyan-Yahudi işbirliğinin en büyük örneklerinden biridir. Ortak düşmanları ise İslam Dünyasıdır. Hasmın şahadeti ortadadır.
"İsrail öldü!" diyor Burg. "Henüz haberi bize ulaşmadı ama ne yazık ki öldü..."
İsrail'in artık bir Yahudi ülkesi olmadığını söylüyor ve İsraillilere kendisinin yaptığı gibi ikinci bir ülkenin vatandaşlığını almalarını öğütlüyor. Kendisi de Fransız vatandaşlığı almış."
Bu haber çok şey anlatıyor.
Bu projenin baş kahramanı dünya sahnesine çıkarılmış 2007 model Sarkozy. Aynen daha önce çıkarılmış diğer figüranlar gibi.
Mesela: Che Guevara.
Desek ki bu şahıs İsrail kasabı Ariel Şaron'un akrabasıdır ve Şaron da Che Guevara'nın dayısının oğlu.
Che'nin annesi Rus asıllı Yahudi Celia de la Serna Arjantin'e göç eder ve ismini değiştirir.
( Theodor Herzl'e bir Yahudi devleti'nin nerede kurulacağı sorusuna karşılık Herzl, iki öneride bulunur: Filistin yada Arjantin.)
Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te mühendis Ernosto Guevara Lynch ile evlenir.
Bu evliliktenChe doğar. Che'nin annesi 1965 tarihinde ölürken bu aile sırrını Che'ye verir belgelerle.
Che'nin dayısı Samuil Filistin'de hayatını sürdürmüş. Ayrıca Che'nin annesi Şaron'la birlikte yaşamıştır.
Che 1960'lı yıllarda İsrail'e sık sık gizlice isim değiştirerek giriyor. Ariel Şaron kontrolünde buradaki dinî Yahudi okullarında eğitim alıyor. Sonrası malum:
"Dünya sahnesi"ne çıkarılıyor.
Tıpkı daha önce çıkarılan onlarca figüran gibi.
ÜFÜRMELER VE MASALLAR
Son yıllarda gündemin modası haline gelen küresel ısınma, kuraklık ve kıyamet senaryoları gibi meselelerin aslı tam olarak anlatıldığı gibi değil. Yüzyılın büyük planlarından birisinin kod adı : " İZRYEHOSA=2014 "( İsrailoğulları Yahova Beklenen Kralı. Krallığın beklenen tarihide 2014) olan büyük senaryonun bir parçasıdır.
Hareket planı tüm dünya insanlarının zihninde kuraklığa bağlı küresel bir felaketin senaryosunu yerleştirmektir. Korku psikolojisi ile bu operasyona beş yüz milyar dolar kadar (bilinen) finans sağlanmıştır. Dünya çapında kampanyalar düzenlenerek, yazılı ve görsel medya kullanılarak insanlığa bu bilinç aşılanmaktadır.
Dev kampanyalar (özellikle ikinci, üçüncü dünya ülkeleri ve tabi ülkemizde) düzenlenip küresel felaket haberleri günlerce medya yolu ile halka sunulmuştur. Bu kampanyalar için çeşitli kaynaklar bazı medya ve tv kuruluşlarına destek vermiştir. Bu konuda bazı kurumlar aracı olmuştur. Görünüşte her şey legaldir.
Bu işlerin dünya çapındaki oyuncuları, bilim adamları, gazeteciler, kurum ve kuruluşlar sempozyumlar ve etkinlikler düzenleyerek destek olmuşlardır. Gerçek amaç Büyük Ortadoğu Projesinin temel sebebi olan Büyük İsrail Projesi ile bizzat alakalıdır.
Bu korku havası ile İsrail, emelini gerçekleştirmek istediği topraklardaki insanları kendi istekleriyle ya da metazori olarak göç ettirmek istemektedir. Değerli madenler ve su yatakları bu projenin bir parçasıdır. Yanlış politikalar yüzünden yurdumuzda da tarım toprakları, su yatakları ve göller hızla kurutulmaktadır. Dikkatinizi çekerim kurumamakta; KURUTULMAKTADIR.
Birçok resmi belgede şu ibareler yer almaktadır:
"Kuruyan göllerin sularının çekilme nedeni yanlış tarım ve sulama politikalarıdır."
Yağmurun yağmaması ve kuraklık belli aralıklarla belli senelerde görülmektedir. Ana sebep bu değildir. Bu tetikleyici bir sebeptir sadece. Mesela yağan yağmuru tutacak yeterli baraj yapılmamaktadır. Daha birçok örnek verilebilir. Bizim anlatmak istediğimiz küresel felaket senaryosunun aslında bir İsrail projesi olmasıdır. Tohumlarımızın nesli bilinçli şekilde tüketilmiştir.
Genetik tarım adı altında İsrail'den tohum alınmaktadır. Genleri ile oynanmış bu tohumların Türk insanının genetik yapısına uygun hastalık hormonları taşıdığı ehlince araştırılsa ortaya çıkacaktır. Karakıta Afrika'daki 12 ülkede, elmas madenleri yüzünden aynı şer güçler AİDS mikrobunu yaymışlardır. Ve tıpkı küresel felaket senaryo yalanı gibi AİDS hastalığı da büyük kampanyalar sonucu insanlığın zihnine enjekte edilmiştir.
Her ülkenin kültür ve inanç yapısına göre AİDS hastalığının bir homoseksüel hastalık olduğu beyinlere kazınmıştır. Oysa istatistikler bunu yalanlamaktadır. Çıktığı günden bugüne kadar AİDS'ten ölen insanların % 82,7'si kadındır. Araştırmak isteyenler intenette AİDS ile alakalı istatistiklere girebilir.
Çarpıcı bir başka durum ise bu hastalığın Afrika'nın sadece 12 ülkesinde 35 milyon kişiyi öldürmesidir. 12 ülkenin özelliği bu ülkelerin hepsinde değerli elmas madenlerinin bulunmasıdır. Madenleri işletenlerin %100'ü Yahudiler ve batılı beyazlardır.
Bir başka çarpıcı gerçekte 12 ülkede 35 milyon insanı öldüren AİDS mikrobu sadece siyahları öldürmektedir ve bu ülkelerdeki beyaz efendilere bu hastalık bulaşmamaktadır. Nedeni AİDS mikrobunun sadece siyahları öldürecek şekilde genlerine uygun olarak üretilmesidir. (Tohumlara dikkat) Bunları da istatistiklerde bulabilirsiniz. Peki ne olmuştur?
Bu AİDS hastalığı dünyaya lanse edildikten sonra Afrika'daki zenciler iğfal edilmiş, aç bırakılmış ve milyonlarca insan soykırıma uğramıştır. Çıkartılmak istenen sonuç: "Bütün bunların sorumlusu AİDS hastalarıdır(!)"
Çünkü o topraklar siyonizmin ve batılı güçlerin rüyalarını ve kurdukları haremlerdeki kadınların boyunlarını süslemektedir. Gelelim küresel felaket çığırtkanlıklarına. Burada yapılmak istenen yukarıdakilerle aşağı yukarı aynıdır:
İnsanlar göç ettirilecek ve bu insanlar kuraklığa bağlı kolera, tifo veya adı sanı duyulmamış hastalıklar yayılarak telef edilecek(!) ve bu topraklar boşaltılıp İsraillilerin yerleşmesine zemin hazırlanacak.
Dilerseniz bir beyin fırtınası yapalım:
Topraklarımızda bu tip olaylar olsa, devletten de kanun çıksa ve buralar terk edilecek dense ne olur?
Ankara'da suların kesilmesinde kuraklığa bağlı yağmurun yağmayışı sebep gösterilerek medyaya bir sürü bilgi yansıdı.
Ankara belediye başkanı Ankaralı hemşerilerine Ankara dışına tatile çıkmalarını önerdi. Bu tamamen iyi niyetli bir öneri olmasına rağmen demek ki zaruri hallerde böyle öneriler resmi olmasada şifahen mümkün olabiliyor. Bu örneği vermemizin sebebi Allah korusun çok ciddi bir kuraklıkta devletin politikasının ne olacağı hakkındaki merakımızdır.
Küresel felakete ve kıyamete dini açıdan bir bakış
Hiçbir insanın ya da toplumun gücü kıyameti koparmaya yetmez, kıyametin sahibi Allah'tır. Rahman suresinde insan, yaratılışın dengesini bozmaması yönünde uyarılır. Bazı ayetler insanın bozduğu denge yüzünden cezasını çekeceğini söyler ama insanoğlu kıyameti asla koparamaz.
Tabiri caizse Allah dünyayı bir ev gibi yaratmış, evi yerli yerince dayamış döşemiş ve anahtarlarını insana vermiştir. Bu insan evin içindeki her şeyi bozabilir, iradesiyle evi çöp eve çevirebilir lakin evi yıkamaz buna gücü yoktur. Çünkü evin yani mülkün sahibi Allah'tır.
Bir örnek daha:
"Kıyametin vaktini yalnızca Allah bilir." (Lokman süresi 30. ayet )
Bu ayete göre beşer kıyameti yapma gücüne sahipse yapacağı vaktide biliyor demektir ki bu yüce İslam inancına, yüce kitabımız Kuran'a terstir. İstedikleri kadar nükleer bomba patlatsınlar, istedikleri kadar daha bilmediğimiz operasyonlar yapsınlar İsrafil Aleyhisselam sûra Bush'un, İsrail'in veya bir başka şer gücün bombasının sesiyle üfleyecek değildir.
O yüce Allah'tan aldığı emir ile sûra üfler. Anlatmak istediğimiz dünya küresel şeytanların üflemelerine gelmeyecektir. Küresel felaketin bu anlattığım çerçevede tekrar düşünülüp araştırılmasını istirham ediyorum.
"İZRYEHOSA=2014" kodu ile kodlanan, İsrail'in Yahovasının beklenen krallığını daha çok bekletelim. Türkiye bu tür anlaşmalara imza atmaz. Sevgilerimle
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder