Header ads

Header ads
BU DESiFREYi OKUMAK iCiN .RESME TIKLAYIN KONU ARSiViNDEN DE BULABiLiRSiNiZ
» » » » » » » OSMANLI EY OGUL ve 2008 AHLAKSIZLIKLARI

Link: irfan3334




Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Bey’e Şeyh Edebali’nin vasiyeti.."Ey Oğul!


Ey Oğul!

Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana. Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana. Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.

Ey Oğul!

Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize vaat edilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz.

Oğul!

Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır.

İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir...

Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözü pek) derler.

En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlıyı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!..

Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!..

Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez.

Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın.

Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın.










PROFESÖRLER ISYANLARDA YETEEEEEEERRR BU KADAR AHLAKSIZLIK

SANAT DÜNYASINI BOMBALIYORLAR ADETA KiMSEYiDE DiNLEMiYORLAR KiM NEYMiS KiMMiS UMURSAMADAN YERLE BiR EDiYORLAR


EY HOCALARIMIZ NERDEYDiNiZ SiMDiYE KADAR BU ZAMAN DiLiMiNDE MiLYONLAR YOLUNU SASIRDI BUNLARIN YÜZÜNDEN


AH HERKES iSiN DERiN BOYUTUNU BiR GÖRSE BiR ANLASA



BiRDE SU AHLAKSIZLIKLARA BAKIN ARADA NE KADAR FARK VAR DEGiL Mi?

NEREDEN NEREYE GELMiSiZ

Prof.Dr.Orhan Kural… “SEZEN AKSU, TEOMAN VE BÜLENT ERSOY ÖLSE, ÜZÜLMEM!”…





Prof.Dr.Orhan Kural; çıktığı bir televizyon programında gençlere kötü örnek olduğu gerekçesiyle Sezen Aksu, Teoman ve Bülent Ersoy için “Ölürlerse üzülmem” dedi.

Konya’nın Seydişehir ilçesinde bulunan Eti alüminyum fabrikasına özel bir televizyon kanalında yaptığı program için gelen Prof. Orhan Kural, Selçuk Üniversitesi Seydişehir meslek yüksek okulunda da iki saat kadar süren bir konferans verdi.

EN ZARARLI BEŞ ŞEY
Seydişehirhaber.com'un bildirdiğine göre konferansta gençlere ekolojik denge, sigaranın zararları ve hayat hakkında bilgiler veren Kural gençleri zararlı beş konuda uyardı. Bu beş konuyu ise şöyle sıraladı: ”Dizi, magazin, futbol denilen uyuşturucu , chat denilen aptalca şey ve Formula 1. “

Kural sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçenlerde özel bir televizyon kanalında Oktay Kaynarca’nın programına çıktım. Benden önce bir türkücü 'Ben Acayip Hayvan Değilem' isimli bir şarkı söyledi. Ben de 'insan kadar acayip hayvan mı var' dedim. Asuman Krause denilen aptal bir kız var bana cins cins baktı. Daha sonra hemen reklam arası verdiler ve beni yayından attılar.”

Müslümanlığın sadece bedensel yapılan bir ibadet olmadığını savunan Kural "Müslümanlık vicdandan ibarettir" diye konuştu.

SEDA HANIM MEMELERİNİZ ÇOK GÜZEL

Prof. Orhan Kural açıklamalarını şöyle sürdürdü: “İnsanlar beş para etmez Seda Sayan için vakit ayırıyorlar. Telefon açıyorlar elerin de konuşacak bir metin olmadığı için 'Ah Seda hanım çok güzelsiniz. Memeleriniz çok güzel popolarınız çok güzel' diye konuşuyorlar."

BÜLENT ERSOY ÖLSE...

"Geçenlerde magazin gazetecileri jürisindeydim. Yanıma Bülent Ersoy oturdu. Ona 'kürk giyme' dedim. Kendisi çok küstah biri biliyorum laf anlamaz. Annesi Necla hanımı aradım, 'artık oğlum mu dersin kızım mı dersin, söyle ona kürk giymesin' dedim. Bülent Ersoy şımarık şımarık konuşuyor ölse de üzülmem.

Teoman ve Sezen Aksu’nun gençlere sigarayı özendirmek için anlaşması var. Onlar ölse de üzülemem ve cenazelerine katılırım, en ön sırada yer alırım. Hoca 'nasıl bilirsiniz' diye sorduğu zaman 'kötü bilirim' derim. 'Hakkınızı helal ediyor musunuz' diye sorduğu zaman ise 'etmiyorum' derim. Gençlere sigarıyı alıştıran hiç kimseye hakkımı helal etmem.”

Konferans sonunda Kural salonda bulunan herkese sigara içmemeleri için söz verdirdi.





SKY Türk'te Kalemler ve Kılıçlar Programında her hafta çok ilginç yorumlar yapan Prof Dr. Yalçın Küçük hararetli şekilde çok ilginç iddialar ortaya attı.
Küçük Popstar Tarkan'ın soyadına bakıldığında Yahudi olduğunun anlaşıldığını ima eden Yalçın Küçük 'O makinalarla
ben de öyle şarkı söylerim" dedi.

Yalçın Küçük "kekemelere bile talk show yaptırıyorlar, konuşturmasınlar beni" diyerek bunun altında da bir neden olduğunu öne sürdü.





TARKANDA YAHUDi

iBRANi DEGiLSENiZ BU ÜLKEDE HCBiRSEY OLAMAZSSINIZ



KÜCÜK HATIRLATMA NOT VERELiM

SON ALBÜMÜ METAMORFOZUN ANLAMI BiR GÖNDERME ÜSTÜ KAPALI


morpho' bütün bilim dallarında aynı anlama gelir ki 'şekil' demektir.... yalnız bilim dallarına göre 'jeomorfo' 'biyomorfo' gibi yeni haller alabilir...

'meta' ötesine geçmektir...ya da 'sonrası' gibi bir anlama gelebilir...

'metamorfoz' ise başkalaşım, değişim, şekil değiştirmektir....

örneğin taşkömürün yüksek sıcaklık ve basınç altında elmas olması....

ya da kireç taşının mermer olması gibi...

ve yahut daha ilginç bir örnek size; herkesin bildiği Erzurum'un ünlü oltu taşı linyitin başkalaşmış şeklidir...

yani 'aslın neydi şimdi nesin' durumları






Tarkan, yılbaşı gecesi TRT ekranındaki performansı nedeniyle ve albümünde 'yeni bir şey' olmamasıyla eleştiriliyor. Tıpkı Orhan Pamuk gibi... Hem hayran olunan, peşinde koşulan, hem lanetlenen, ikiyüzlü Batı'nın üç boyutlu bir hologramı gibi.....

Korsan da olsa ilk özel televizyonun yayına başladığı, pop müziğin kabuk değiştirdiği dönem... Bu ülkede daha önce görülmemiş şeyler yaşanıyor; örneğin genç yaşta, bir motosiklet kazasında ölen Uzay Heparı için bir medya tantanasıyla birlikte müthiş bir cenaze töreni... Ansiklopedi satıcılığından bir gecede 'starlığa' yükselen Mirkelam:

kocası tarafından öldürülen arabesk kraliçesi Bergen'le 'medyum aracılığıyla' röportaj yapıp kocasını asla affetmeyeceğini yazan gazeteler ve Körfez Savaşı... Körfez Savaşı'nın ünlü karabatağı gibi (petrole bulanmış bu karabatağın Körfez'de değil, dünyanın öbür ucunda, Kuzey Denizi'nde bir tanker kazasının kurbanı olduğu anlaşılmıştı) her gün birbiri ardına ortaya çıkan üç, beş 'star'... Ve yırtık kotu, küpeleri ve süzgün gözleriyle daha ilk albümüyle şöhreti yakalayan 20 yaşında Frankfurt doğumlu bir genç.... Tarkan... Yolu Üsküdar Musiki Cemiyeti'nden de geçen bu genç,

1992'de çıkardığı ilk albümü Yine Sensiz'de, Kıl Oldum Abi adlı parçasıyla hayli ilgi görüyor. Medya o dönemde seri olarak 'star' ürettiği için, kimin gerçek star, kimin 'işporta malı star' olduğunu gazeteciler de ayırt edemiyor. Yine de Tarkan'da başka bir şey var... O 'şey'in ne olduğunu ilk görenlerden biri de elbette Sezen Aksu... 1994 yılında Sezen Aksu destekli Aacayipsin adlı albümüyle ünü bütün ülkeye, hatta Avrupa'ya yayılacak, o güne kadar görülmemiş bir sponsor desteğiyle düzenlenen stadyum konserleri sayesinde görülmemiş satış rakamlarına ulaşacaktı... Tam da Orhan Pamuk'un kitap satışlarında 100 binleri devirdiği günlerde, artık milyonluk albüm satışlarından söz ediliyordu...

SAVAŞA KARŞI
Tarkan'ın hayran kitlesi ağırlıklı olarak kadınlardan oluştu. Konserlerde Tarkan'ın kıvrak danslarıyla kendinden geçen genç kadınların çığlık atan görüntüleri, Batı'daki yıldızların konserlerinden farksızdı. Ama Tarkan'ın gözü artık Avrupa ve Amerika'daydı. Tek kusuru İngilizce konuşamamasıydı. Bu amaçla Amerika yollarına düştü. Bir taraftan da Ahmet San ve Ahmet Ertegün'ün desteğiyle İngiltere'den İsviçre'ye kadar çok sayıda Avrupa ülkesinin büyük kentlerinde konserler verdi. Bu dönemde üçüncü albümünü çıkardı: Ölürüm Sana. Yine satış rekorları kıran albümü bu kez Türkiye kadar Avrupa'da da ilgi gördü. Ama askere gitme dönemi gelmişti. Tarkan bir pop starının ötesine geçip, tüm Türkiye'yi şaşırtacak açıklamalar yaptı. Savaşlara inanmadığına, silahların anlamsızlığına vurgu yaparak Güneydoğu'da yaşanan çatışmalara göndermeler yaptı. Bir anda vatan haini ilan edildi.

Günlerce ana haber bültenlerinin tek gündemi oldu. Bülent Ersoy bile askere gitmediği için Tarkan'ı eleştiriyordu. Ama diğer taraftan savaş karşıtlığının kahramanı oluverdi. Kürtlerin, Nevruz kutlamalarında Diyarbakır Meydanı'nda konser vermesini istediği sanatçılar arasında Civan Haco gibi imkânsızlar listesinin başındaydı artık. Bu tartışmalar sürerken dünyanın en büyük firmalarından Universal'in Fransa ayağı Ölürüm Sana albümünün hit parçası Şımarık'ı single olarak piyasaya sürdü.


Yahudilerin avrupada destegini aldı.


Şarkı, Fransa'daki müzik listelerinde sekiz, Belçika'da dört numaraya kadar yükseldi. Artık Avrupa'nın herhangi bir kentindeki bir eğlence merkezinde Tarkan'ın sesi ve müziği yükseliyordu. Bu, milli gururu okşasa da, Tarkan Türkiye'de hâlâ haindi. Tam bu sırada imdadına bedelli askerlik yetişti ama önce kendini affettirmesi gerekiyordu. Şansına zemin de hazırdı;

17 Ağustos depreminin yarattığı felaket... Depremzedeler yararına beş kuruş almadan konser verince yeniden kahraman oldu. Askerliğini tamamladıktan sonra çıkardığı Karma adlı albümde bu kez Nazan Öncel'in desteğini aldı. Artık Batı'daki ciddi gazetelerde Tarkan vakasını eşeleyen analizler çıkıyordu. Amerika'nın etkin gazetelerinden Washington Post'ta çıkan bir yazıda, Türkiye'nin kültürel ihraç ürünü olarak nitelendirildi. Amerika'da yaşıyordu ama unutulmaya yüz tuttuğu, "Tarkan ne yapıyor acaba?" denildiği dönemlerde Türkiye'de bitiverdi.

2003'te Dudu adlı albümü çıktı. Ama albüm en çok ilgiyi Rusya'da gördü. Türkiye'de şarkıcıların 300 bin satamadığı dönemde Tarkan sadece Rusya'da 1 milyona yakın sattı. Artık dünyada da star olarak anılmaya başlandığı dönemde Come Closer adlı ilk İngilizce albümünü çıkardı. Ama beklendiği gibi büyük bir ilgi görmedi ve bununla birlikte Türkiye'de hakkındaki tartışmalar, haberler de hiç bitmedi. Özellikle her dönemde bir meslektaşı mutlaka Tarkan'a sataştı.

Ama gıyabında... Tarkan bu sataşmalara cevap vermedikçe de kendini magazin programlarının gazabından kurtardı. Yalçın Küçük bile zaman zaman Tarkan'ın adını andı. Küçük'e göre sesi olmayan, şarkıları iyi olmayan ve buna rağmen çok para kazanan Tarkan mutlaka sabetayist olmalıydı.



TÜRKiYEDEKi MASONLAR YAHUDiLER

MUSANIN COCUKLARI TAYYiP ERDOGAN EMiNE ERDOGAN ABDULLAH GÜL (GÜL HACLAR)


TARiKATLARIN HEPSiNiN HEPSiNiN ÖZÜNDE MASONLUK VARDIR


TAYYiP ERDOGAN TÜM DÜNYADAKi MASONLARIN DESTEGiNi ALDIK TÜRKiYEDE iSTEDiGiMiZi YAPABiLiRiZ DEDi




EMEKLi GENERAL CANLI TELEFON BAGLANTISINDA TAYYiP ERDOGANIN SÖZLERiNE COK SiNiRLENDi








KENDİSİ OLDU
Tarkan şimdi, Metamorfoz albümüyle yeniden gündemde. Hem de bitmek bilmeyen yılbaşı ve TRT tartışmalarıyla birlikte... Geçen sene yılbaşında 17. olan TRT'yi, bu yılbaşında üçüncü sıraya taşıdı. Ayrıca ayrıntılı reyting raporları Türkiye'nin yeni yıla Tarkan'la girdiğini gösterdi. Müzik eleştirmenlerine (!) göre Tarkan'ın albümü büyük bir hayal kırıklığı, şarkı sözleri ise klişe. Bu nedenle yazabildikleri sadece kıyafeti ve sakalı oldu. Ben de soruyorum: "Tarkan'ın tarzı hep aynı değil miydi?" Erotizm üzerine kurulu dans ritimleri ve müzik üzerine yazılmış ilginç sözler. Nazan Öncel'in desteğinin olmadığı albümleri çıkartırsak şarkılar genelde birbirine benzer. Tarkan'ın asıl başarısı sahne performansında saklı değil mi? Hayranları, duman bulutları ve havai fişekler eşliğinde daha önce hiçbir erkek şarkıcının göze almadığı bir cüretle sahnede dans etmesini sevmiyor mu? Aynı şeyi yine yaşayacağız, albümü çok satacak, konserleri hınca hınç dolacak... Kim ne derse desin, bana göre Tarkan'ın en büyük özelliği hiçbir zaman taviz vermemesi. Ne canlı yayında "Çişim geldi," dediği için yerden yere vurulduğunda, ne savaşa karşı çıktığında, ne de "Aslında eşcinsel," diye özel hayatını didikleyen fotoğraflar, kitaplar yayınlandığında bir santim bile geri adım atmadı. "Benim, ben buyum," demeyi becerdi. Böyle olunca da, hemen her şeye hezeyan halinde karşı çıkan ya da peşinde koşan, hemen her zaman hayali dış ve iç düşmanların korkusuyla yönetilen bir toplumda bir tür 'çıpa', 'ikon' belki bir 'basınç vanası' olmayı becerdi. Türk edebiyatının Orhan Pamuk'u gibi, Türk popunun yetiştirdiği bir süper stardı. Ve Orhan Pamuk gibi "Ülkesini kötüleyince ödüle boğuldu," gibi bir yafta ona asla yapıştırılamadı... O hem hayran olunan, peşinde koşulan, hem lanetlenen, ikiyüzlü Batı'nın üç boyutlu bir hologramı gibiydi. Avrupa'da da, ABD'de 'becerebilmiş', bu yüzden de Türkün Türke propagandasını karizmasıyla eritebilmişti. Tıpkı "Başkası olma kendin ol" diye akıp giden hit şarkısının sözleri gibi... Tarkan, avukat sevgilisi Bilge Öztürk'le.

About irFaN DeRiN GüNDeM

Hi there! I am Hung Duy and I am a true enthusiast in the areas of SEO and web design. In my personal life I spend time on photography, mountain climbing, snorkeling and dirt bike riding.
«
Next
Sonraki Kayıt
»
Previous
Önceki Kayıt

Hiç yorum yok:

KÜRT ACILIMININ TÜM DESiFRESi

iYi iZLE AKP TÜRKiYEYi BÖYLE SATIYOR _______________________________________________________________________ OLASI BiR iSTANBUL DEPREMi OLURSA AMERIKA TÜRKIYEYI ISGAL EDER